İnsan konuşan, muhâvere eden, mükâleme/söyleşen ve diyalog kuran bir varlıktır. Bu tarifin gerçekleşmesi için en az iki kişiye ihtiyaç var. Bu tanımlama ile bilinmeyen bir şeyi birbirinden işitmek ve birbirine bir şey söylemektir. Bilgiyi, haberi, işitileni, söyleyeni ve hakkında konuşulanları derli toplu bir şekilde görünür kılan insana özgü iletişim diyalogdur. Diyalog belli bir düzen, anlam akışı ve kelimelerin sistematik kurallar, mantık ve mana bütünlüğü içerisinde gerçekleşen konuşma biçimidir. Bu yapı içerisinde kelimenin çağrışım dünyasının cümle ile anlam kazanarak muhataba aktardığı birikim yeni kişiler üzerinden muhavere ile yolculuğunu sürdürür.
Dilin yolculuğunda yol kesiciler, kelime kırpıcılar, eş anlamlı ve birbirine yakın anlamları olan kelime topluluklarının üzerini örtenler dili zayıflatır ve çağrışım dünyasını kısıtlar, soyut anlam dünyasını taşralaştırır. Dilde soyut anlam dünyasını zenginleştirmek ve ifade/anlatım gücünü artırmak için kelimelerin kavramlaştırılması gerek.
Dilini arayan nesil, dil ile ilişkisinin kesildiği yere dönüp bakmalı. Kamusuyla, kelimesiyle, kelimesinin inancıyla ilişkisiyle yeniden irtibat kurma imkânlarını araştırmalıdır. Hangi kelimenin ne anlama geldiğini ve nasıl kullanıldığını öğrenmek için de lügatiyle/sözlükle nâmütenâhi bir ünsiyet kurmalıdır (nâmütenâhi ve ünsiyet kelimelerinin çağrışım/anlam araştırmasını size bırakıyorum). Sosyal, görsel ve yazılı medya diliyle çıkılacak yolculukta hedefe ulaşma imkânı yoktur.
Sosyal medya dilini anlamaya çalışırken aşağıdaki acayipliklerle karşılaştım:
Sosyal medyada paylaşmak için "fotoğraf çekildiği, çekindiği" notu ilginç ve yeni bir Türkçenin habercisi mi?
Fotoğraf nerede çekildi? Dalganın çekildiği yerde çekilen fotoğrafta deniz var mıydı? Ada sahilinde çektirdiğiniz fotoğrafta fotoğraftan mı çekinmiştiniz, fotoğrafı çekenden mi?
Türkçede ‘çekilmek’ fiiline şu anlamlar verilmiş “(Bir şey bir şeyin) Yanına doğru getirilmek, yaklaştırılmak; Bulunduğu yerden başka bir yöne doğru götürülmek, belli bir yere yerleştirilmek; (Bir şey bir vâsıta ile) Bulunduğu yerden yukarıya çıkarılmak; (Kum, çakıl, odun vb. şeyler) Bir yerden bir yere taşınmak, nakledilmek” [Kubbealtı Lügatı]. Türk Dil Kurumu Güncel sözlüğünde karşılaştığımız anlamlar "Çekme işi yapılmak; Kendini geriye veya bir yana çekmek; Bir işten, bir görevden kendi isteğiyle ayrılmak, istifa etmek; Azalmak; Yok olmak; Bir yerden uzaklaşmak, bir yere uğramamak; Geri gitmek, ricat etmek; Katılmamak, vazgeçmek; Katlanmak, üstlenmek, tahammül etmek; Tartılmak" şeklinde sıralanmış ve örnek cümlelerde fotoğrafı çağrıştıran bir tek kelime yok.
Türkçede "fotoğraf çektirilir"; "çekinmek" ya da "çekilmek" fiili bu “fotoğraf çektirme” eylemi için kullanılmamalıdır.
Talim sırasında ateş talimi yaptıran komutandan "çekinebilirsiniz" ya da mermi ile hedef arasına girmemek için alandan "çekilebilirsiniz". Kuyudan çekilen su ile abdest alabilir; kuyunun kaygan kenarından çekinebilirsiniz.
Kumar oynarken çekilen fotoğrafları çektirmediyseniz başkalarının görmesinden çekinebilirsiniz.
***
Uzun zamandır yan yana iki fiil kullanarak havalı oldukları vehmine kapılan züppe tipler çoğaldı. Hatta TRT ve diğer TeVe sunucuları da “haberleri sunuyor olacağım” gibi havalı (!) cümleler kurabiliyorlar. Çok ünlü bir haber kanalının sunucusu Ukrayna işgali ile ilgili haberi aktarırken “sıcak noktaya da gidiyor olacağız” cümlesiyle bölgede bulunan muhabire telefonla bağlanacağını anlatıyor.
Bir katılım bankasının reklamında oyuncuya “eşimle beraber bir ahırda tanıştık” cümlesi söyletiliyor. “Eşimle bir ahırda tanıştık; eşimle ineği tedavi etmek üzere karşılaştığımız ahırda tanıştık; eşimle acı çeken bir hayvanın tedavisi sırasında karşılaştık” şeklinde onlarca cümle kurma imkânı varken “eşimle beraber bir ahırda tanıştık” demenin ne ifade ettiğini hiç düşünmemiş metin yazarı. Belki de “eşiyle bir inekle” tanışmıştır.
Devlet bankalarından birinin reklam metni de Türkçenin başka bir şah eseri(!). “Restoranda yemek yerken cüzdanı evde unuttuğunuzu hayal edin” diye başlayan cümle bize şunu mu söylemek istiyor? “Lokantada yemek yerken cüzdanınızı evde unuttuğunuzu hayal edin.” Bir de reklamın öznesi ne anlama geldiği belirsiz kelime!
Bir belediye binasının kapısındasınız. Telsizlerde güvenlik görevlisinin heyecanlı sesi “başkan çıkış yaptı, giriş yaptı, iniş yaptı, bekleme yaptı” anonslarına tanıklık edersiniz. Başkan “çıktı, girdi, indi, bekledi" demenin utanılacak bir şey olduğunu mu öğrettiler acaba?
Medya, plazalar, okur yazar entel takımı, siyasetin politik figürleri el birliğiyle Türkçeyi yaşadığımız coğrafyada yok etmeye yemin etmişçesine işbirliği yapıyorlar. Üniversite olarak açılan ve lise düzeyinde bilim disiplini öğretmekten mahrum kurumlar diplomalı kifayetsiz genç nüfusu çoğaltıyor. İdeali, mesleği ve gelecek tasavvuru olmayan bu yeni nesil, bize aidiyeti tartışmalı bir dille sosyal medya mahallesinde geçirdiği zaman diliminde edindiği kültürle dilimizi fukaralaştırmaya destek oluyor. Diploma hedefli eğitim-öğretim modeli ile geleceğimizi inşa edemeyiz. Ülke geleceğinin en temel sermayesinin genç dimağlar olduğu şuuru kaybedildi. Kelimeler zihin dünyamızı terk ediyor. Diplomalı cahillerimiz dilin soyutlama ve kavramlaştırma becerilerini haiz değil; çünkü diploma konuşmaya, yorumlamaya, nitelikli iş gücü üretmeye muktedir değil.
Bir gün Türkçeye vefa borcu olduğunu hatırlayacak bir neslin zuhur edeceğini ve elbirliği ile dili yeniden konuşulabilir hale getireceğini tahayyül edin. Birileri oturan iki kişiden birinin bu cümleyi müstehzi bir dudak büküşüyle okuduğunu gördüğünde müteessir olan arkadaşını tasvip etmiş midir? O birinin birimiz olma ihtimali, lafügüzaf mıdır?
***
Ukrayna’da yaşanan insanlık dramının müsebbiplerini lanetliyorum. Bombalayanlarla seyirci kalanlar yaşanan insanlık felaketinden aynı ölçüde sorumludur. Asya’da, Afrika’da; Uzakdoğu’da insanlık suçu işleyenler, Avrupa’ya sirayet eden felaket karşısında sadece seslerini yükseltiyorlar. İsrail zulmünü veto eden/rededen ABD, Ukrayna zulmünü veto eden Rusya’dan daha mı namuslu?