En son yazımda “İmam Hatipliler rahatsız” diyerek yaşanmakta olan onca olumlu ve güzel gelişmenin yanı sıra çoğu kimsenin görmek istemediği ve ifade etmekten farklı sebeplerle imtina ettiği hususları ifade etmeye çalışmış ve “İmam Hatipliler, İmam Hatipçilerden, İmam Hatipli geçinenlerden, İmam Hatip’ten geçinenlerden rahatsız.” demiştim.
Beklediğimden çok fazla alaka ile karşılaştım. Onlarca destek telefonu, yüzlerce mesaj aldım. Olumsuz bulan ve eleştirenlerin sayısı ise iki ya da üçü geçmedi.
Daha çok, özel görüşmelerde bir hafta boyunca destek ve iyi temennilerini bildiren tüm dertlilere teşekkür ediyorum.
“Az veya eksik yazmışsın” diyenlere şunu da ifade etmeliyim. Meramınızı yaklaşık 3 bin karaktere sığdırmak mecburiyetindesiniz. Ayrıca ülkenin dört bir yanında, internet ortamında ise dünyanın hemen her köşesinde farklı eğitim ve kültüre sahip insanlara hitap edildiği de göz ardı edilmemelidir.
Gidişat ile ve gelecekle ilgili kanaatleriniz nerede durduğunuza ve nereden baktığınıza göre değişiklik gösterse de ana gaye aynıdır/bellidir.
Buradaki gayemizin üzüm yemek olduğunu tekrar söylemeye de gerek yok. Büyük oranda maksat hâsıl olmuş.
Ayrıca bizim İmam Hatipler ile ilgili ifadelerimiz ve mücadelemiz Türkiye’nin ve İslam dünyasının halinden asla bağımsız değildir.
Bugün dünyada Müslümanların ve insanlığın dertleri ile hemhal olan yalnız bir Türkiye var. Dertli olmanın getirdiği ağır bir sorumluluk da yine bizim insanımızın omuzlarında.
Dünyadaki giderek artan kültürel ve ahlaki çöküşe bakışımız elbette başkaları gibi olmaz/olamaz.
İnsanlık ruhunu kaybediyor, değerlerini kaybediyor.
Dünyanın muhtaç olduğu kurtuluş reçetesi ve dinamizmine bizler sahibiz.
Bizler dertliyiz: Biz başkaları gibi olamayız; dertli olmaya mecburuz.
Her türlü olumsuzluğa rağmen asırlar boyu inişli çıkışlı da olsa dünyaya istikamet çizen bir medeniyete sahibiz.
İnsanlığın kurtuluşu için gerekli bir birikimimiz var ve bunu harekete geçirmemiz lazım.
İmam Hatipler bu yolda önemli köşe taşlarından sadece ve sadece biri.
1940 ve 50’li yıllarda içe dönük (iman kurtarma) hareketler mevcut iken İmam Hatip Okulları ile dışa dönük, insanları ve toplumu önceleyen bir hareket başlamış oldu.
Millet İmam Hatipleri benimsedi ve sahiplendi. Yeri geldi sofrasından kısıp İmam Hatiplerin var olma mücadelesine katkıda bulundu.
İmam Hatipler kusursuz bir modeldir demiyorum. Farklı sebeplerle bir takım eksikliklerinin olduğu da aşikâr. O eksikliklerin giderilerek ülkemize ve dünyaya hizmet etmeye devam etmeli.
Diğer alanları da asla ihmal etmeden “Hak” bildiğimiz yolda emin adımlarla yürümeliyiz.
Her türlü ilimle mücehhez, ahlaklı ve vicdanlı nesiller yetiştirme çaba ve mecburiyetimiz var.
Israrla “İdeal olanı var iken daha azı ile neden yetinelim “ dememiz çok daha iyi anlaşılmalı.
Her şeyin daha iyisini/en iyisini talep etme ve yapma gayretimiz ilânihaye sürecek.
Yeni bir medeniyetin inşası yolunda gönlünüzden güzellikler, mücadele azminiz eksik olmasın…