“Ben demiştim!” diye başlayıp o minvalde bir yazı olmayacak, merak etmeyin.

Pek çok kimse gibi işin içinde birden fazla bit yeniği olduğunu ben de düşünüyorum.

Peşinen yorum yapmak hatalara sebep olabilir ama şunu söylemeden de geçmeyeyim: belki de bilhassa İstanbul’da kaydırmalar ve sisteme yanlış girmeler bile isteye (yakalanması ve bulunması için)  yapıldı gibi bir duyguya kapılıyorum.

Bu olaylar Ergenekon-Balyoz vs. davaları sürecinde 2009 yılında Poyrazköy’de ve Zir Vadisi’nde yeni tarihli gazetelere sarılarak toprağa gömülen el bombalarını, silah ve mühimmatları hatırlattı. (Tozlu dolabın üzerine bırakılan ama üzerinde tozun zerresi bile olmayan çanta gibi) Yani sanki birileri hata gibi görünen bu izleri bilerek bıraktı düşüncesi hep var oldu bende.

Bugün de, yakalanmak üzerine kurulan bir plan olmadığı ne malum? Yani buna göre kurgulanan, sonrasında daha icra safhasına konulmayan bir devam planı olması muhtemel değil mi?

Ortada “fara yakalanmış tavşan” durumu yok.  Çünkü pek çok kişi ne olup bittiğinden haberdar değil iken sınırlı sayıda insanın başından beri pek çok şeyden haberdar olması ihtimal dahilinde.

Komplo teorileri zaten kamuoyunca bilinmeyen, gizli bilgilerle ispatlanması mümkün olmayan/zor olan teorilerdir.

Belki bunlar hüsnü kuruntudan ibaret. Sehven yapılan ve münferit hatalar. Ama geçmişte de hiçbir şeyin görünenden ibaret olmadığını çok acı tecrübelerle gördüğümüz için bu şekilde bir yaklaşmak durumunda kalıyoruz.

Türkiye düşmanlığıyla maruf Siyonist Michael Rubin Türkiye’deki seçimlerin neticesi şekillenmeye başladığı saatlerde yine Türkçe bir paylaşım yaparak halkı sokağa çağırdığını da unutmayın.

Hissettiklerimden yola çıkarak söylüyorum; hangi adaya oy vermiş olursanız olun, hangi siyasi görüşe sahip olursanız olun provokasyonlara karşı dikkatli olmanız gerek. Sizlerden habersiz daha başka birileri bir yerlerde karanlık bir şeyler planlıyorsa onların ekmeğine yağ sürecek bir girişimde bulunmayın. Kimse, ama hiç kimse böyle bir şeye tevessül etmesin.

Unutmayın ki sonuç ne olursa olsun (sizin hiç hoşunuza gitmeyecek olsa bile)bu ülkede farklı düşünen herkesle birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Milletçe (82 milyonun tamamı) uyanık olmak ve birbirimize sahip çıkmak hatta sarılmak durumundayız. Her şeyi aydınlatmak, açığa çıkarmak adli makamların görevidir.

Bu seçim ve sonuçları aslında herkes için bir fırsat. Herkesin farklı açılardan kendisi hesaba çekmesi ve ideal doğruları hayata geçirebilmek açısından bir fırsat. Bu seçim nihai ve son seçim değil. Bundan sonra da nasip olursa nice seçimler yaşanacak.

Aile yapımız SOS verirken, çocuklarımız dahi buhrandayken (mavi balina-uyuşturucu vs.), farklı alanlarda sıkıntılar devam ederken önemli olan bu muhasebeden en karlı şekilde çıkmak, yanlışlardan arınarak kendimiz ve gelecek nesiller için azami faydayı temin edecek işleri yapmaya çalışmaktır.

Diğer bir deyişle herkes işine bakmak zorunda!

Daha önce söylediklerini ve yaptıklarını unutarak suçlu arayışına girişenleri de kâle almayın. Her ne iş yapıyorsanız o işi hakkıyla yapmaya koyulun.

Pek çok kişi gibi seçim sonuçlarının kesinleşmesini mi bekliyorsunuz?

Sokakları n temizliğiyle görevli biri “Hele seçim bir sonuçlansın, öyle temizleriz” diyemeyeceği gibi bir fırıncı da “İstanbul’daki seçim netleşsin ondan sonra ekmek çıkarırım” diyemez.

Bu iki uç örneğin yanı sıra memurlar memuriyetlerine, esnaf ve tüccar ticaretine, öğretmenler öğrencilerine, üniversiteler, akademisyenler bilime vs. vs. odaklanmalı. Sivil Toplum Kuruluşları da seçim sonuçlarına odaklı çalışmaz.

Seçim sonuçları sizin isteğinize göre neticelense/değişse her şey tastamam mı olacak? Ne olur yok yere kimse kimsenin gönlünü de kırmasın.

Sözün özü herkes kendi işini en iyi şekilde yapmaya koyulmak zorunda. Yapmamız gereken daha çok şey var.