Türkiye’de en son yıkıcı büyük deprem 17 Ağustos 1999’da Gölcük merkezli olmak üzere İstanbul, İzmit ve Sakarya çizgisinde oldu. Resmi rakamlara göre 17 binin üzerinde insan hayatını kaybetti.
17 Ağustos sabahı Türkiye,bu olayla derinden sarsıldı. Çünkü büyük felakete hazırlıksız yakalanmıştık. Çok ocaklara ateşler düştü ve çoğu da söndü.Bu tarih itibariyle uzak olmayan bir zamanda İstanbul merkezli olmak üzere büyük bir depremin de beklendiği hep yazıldı, çizildi ve konuşuldu.
Son depremden sonra geçen 20 yıldır Türkiye’nin muhtemel büyük bir depreme hazırlandığını biliyoruz. Fakat hazırlık ne düzeyde devam ediyordu ve yaklaşan büyük felakete ne kadar hazırdık onu bilemiyorduk; test etme imkanımız da yoktu.
En azından TV’lerden gördüğümüz kadarıyla, 7 düzeyindeki depremlerde sadece bir sarsıntı ve duvarlarda nadir görülen çatlaklarla felaketi geçiştiren ve felakete hazırlıklı olduğu her halinden belli olan Japonya gibi miydik.
Felaketin habercisi gibi olan fakat en şiddetli düzeyinin bu kadar olmasını dilediğimiz geçen haftaki 5.8’lik İstanbul depremi,bu konuda bazı gerçekleri gün yüzüne çıkarmış oldu.
Her şeyden önce geçmiş olsun diyoruz; tek tesellimiz can kaybının olmaması ve yüreklerin yanmamasıdır.
20 yılda çok binalar elden geçirilmiş ve kısmen de olsa depreme dayanıklı kentsel dönüşümler yapılmıştı. Fakat düşük düzeyli bir sarsıntıda çatlayan ve yıkılma emaresi gösteren binaları görünce bu hazırlığın yeterince olmadığı ortaya çıkmış oldu.
Depremle beraber maalesef tartıştıklarımız, kentsel dönüşümün rantsal dönüşüme dönüşmesi, amacın sağlam iş görmek değil, cepleri doldurmak olduğu, acil tahliye yollarının kapatılmış olması ve toplama alanlarının nerede olduğu gibi hoş olmayan konular oldu.
TMMOB’un iddia ettiği gibi, 1999’da İstanbul’da 407 olan toplanma alanlarının rant uğruna 77’ye düştüğü doğru muydu ?
Veya KESK başkanı Palandöken’in dediği gibi 493 olan toplanma alanının 416’sında AVM’ler mi yüselmişti ?
Aslında bakılırsa bir felaket sonrası bunları konuşmak bile çok ayıptır. Şayet böyle bir durum varsa, bugün bu tespitleri yapanlar, yani kendilerini sosyal sorumlu görenler deprem öncesi neredeydiler.Bu da ayrı bir konudur.
Fakat bu iddialar ve serzenişler sorumlular tarafından hala açıklanmaya muhtaçtır. Çünkü söz konusu insanların hayatıdır ve hala büyük bir deprem beklenmektedir.
Deprem fiilen yıkıcı olmasa bile, deprem sonrası toplantılara çağrıldı-çağrılmadı gibi sorumluluk makamında olanların tartışmaları, aslında göçük altında kaldığımızın belgesidir.
Ekranlardan gördüklerimiz şaka olmadığına göre, daha büyük bir deprem olsaydı millet canını kurtarmak için uğraşırken, sorumluların bu tartışmalardan başlarını kaldırarak yardıma koşamayacakları anlaşılmaktadır.
Deprem sonrası TV ekranlarında bu noktada yapılan tartışmalar bile, siyasi çürümüşlüğün ve maalesef ne durumlara düşüldüğünün belgesidir.
Türkiye deprem kuşağındadır ve İstanbul büyük bir depremi beklemektedir. 5.8’lik depremin bir uyarı olmasını ve hızla tüm binaların test edilerek tedirginliğin geçmesini umuyoruz.
Büyük felaketlerden Allah ülkemizi korusun.