Türkiye 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinin birinci turunu tarihe geçecek bir demokrasi şöleni havasında tamamladı. Aylardır hem yurt içinde hem de yurt dışındaki spekülatörlerin “olay çıkacak”, “suikast girişimi olacak” tarzındaki iddialarla vatandaşları bir hayli germesine, düzenlenen mitinglerde Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu gibi isimlerin çelik yelek giymelerine rağmen, seçimler gayet güvenli ve adil koşullarda gerçekleştirildi.
Türkiye’deki seçimlerin bu kadar düzgün koşullarda gerçekleştirilmesi, katılım oranının neredeyse yüzde 90’lara ulaşması aslında bütün dünyaya da müthiş bir demokrasi dersi oldu. En demokratik olduğunu iddia eden ve her fırsatta Türkiye’ye demokrasi dersi vermekten çekinmeyen Batı ülkelerinde bile katılım oranlarının ortalama yüzde 65’lerde seyrettiğini hatırlatalım. Seçim esnası ve sonrasında da benzer şekilde son derece demokratik görüntü ve söylemlere şahit olduk. Batı medyasının son yıllarda sürekli “diktatör, otokrat” diye nitelendirdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan vatandaşlarla samimi görüntüler sergileyerek oy kullanmak için sıraya geçti. Birinci tur sonrası yaptığı balkon konuşmasında “Milletimiz tercihini 2. tura kalmasından yana yaptıysa onun da başımızın üstünde yeri var” ifadelerini kullandı. Aslında bütün bunlar, artık Batı ülke ve basınının bile görmezden gelemeyeceği bir hal aldı. Amerikan Newsweek dergisinin seçimle ilgili bir yazısında “Erdoğan’a diktatör demeyi bırakın. Diktatörler 2. tura gitmezler” manşeti atıldı.
Seçim sonuçlarına gelince, her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1. turda seçimi kazanamamış olsa da, Kemal Kılıçdaroğlu’nu yüzde 50’ye çok yakın bir oy oranı elde ederek 5 puanla geride bırakmış olması, pandemi, Ukrayna savaşı ve her şeyden önemlisi yüzyılın felaketi olarak adlandırılan depremler ve yüksek enflasyon koşulları da dikkate alındığında gerçekten de çok büyük bir başarı. Erdoğan, böylece Batı medyasının da ağzına sakız gibi doladığı “tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur” tezini çürütmüş oldu. Son ana kadar Erdoğan karşıtlığı yapmış Le Figaro gazetesi bile seçimle ilgili bir yazısında bu başarı karşısında etkilendiğini itiraf edercesine şu manşeti attı: “Ne deprem, ne enflasyon, ne de resesyon Erdoğan’a karşı galip gelebildi.”
Kemal Kılıçdaroğlu’na gelince... Onca ideolojik olarak taban tabana zıt partinin bir araya geldiği Altılı Masa, HDP ile gizli ittifak, ABD ve AB’den son derece önemli yetkili ve medya organlarının açıkça desteği, ünlülerden akın akın gelen kalpli, baharlı destek mesajlarına rağmen, vadettiği yüzde 60’lardaki oy oranından çok uzakta bir performans sergileyerek seçimde son derece başarısız oldu. Kendisi Cumhurbaşkanı seçilemediği gibi partisini de zarara uğrattı. Her ne kadar bu seçimde CHP'nin milletvekili kazancı 25 gibi gözükse de, yüzde bir bile oy alamayan ittifak partilerine 38 milletvekili kontenjanı sağlandı. Böylece CHP kendi mevcudundan 13 sandalye kaybetmiş oldu.
Partiler açısından diğer kazanan ve kaybedenlere bakacak olursak, AK Parti’nin sandalye kaybettiğini görüyoruz. Cumhur İttifakı’ndan MHP ve Yeniden Refah ise gayet başarılı bir performans sergiledi. MHP, Meral Akşener’in kumar masası, noter masası dediği masadan kalkıp tekrar oturmasıyla seçmen nezdinde tüm inandırıcılığını yitirmiş İYİ Parti’den daha çok oy aldı. Seçimin bir diğer kaybedeni de oy kaybına uğramış HDP oldu. Seçmene şirin gözükmek için Yeşil Sol Parti diye isim değişikliğine gidilmesi bile işe yaramadı. Türk milleti teröre desteğe ve teröriste toleransa açıkça hayır dedi.
İkinci turda bu seçimin belki de en sürpriz ismi olan Sinan Oğan’ın seçmenlerinin oylarının belirleyici olacağı düşünülüyor. Şu bir gerçek ki bu seçimde “milliyetçi seçmen” ana unsur olarak ön plana çıktı. Bu da Suriyeli göçmenler ve Millet İttifakı’nın HDP ile ortaklığına bir tepki olarak yorumlanabilir. Belki de bu yüzden Kemal Kılıçdaroğlu daha birkaç hafta önce Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılacağını söylerken, şimdi de Atatürk portresi önünde “terör örgütleriyle masaya oturmadım, hiçbir zaman da oturmayacağım”, “tüm mültecileri ülkelerine göndereceğim” gibi ifadeler kullanmaya başladı.
Bu açıklamalar belli ki yarışın son raddesinde Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanmak için son çırpınışları. Ancak artık kendi seçmeni bile büyük hayal kırıklığı yaşıyor. Maruz kaldıkları bilmem kaçıncı yenilgi ve samimiyetsizlik karşısında 1. turda Kılıçdaroğlu için oy kullanıp 2. turda bunu Erdoğan lehine değiştireceğini söyleyenler gırla gidiyor.
Batı basını ise yönünü 180 derece değiştirip şimdiden son ana kadar destekledikleri Kılıçdaroğlu’nun yenilgisini kabullenmiş durumda. Fransız L’Obs dergisi, “Erdoğan’ın halkından destek gördüğünü kabul etmek lazım” itirafında bulunuyor.
E tabii, artık hepiniz bükemediğiniz eli öpeceksiniz.