Ülke olarak, zor zamanlardan geçiyoruz. Ateşten gömlekler giyip, kan kusuyor ama kızılcık şerbeti içtiğimizi söylemek zorunda kalıyoruz. Gözümüzün içine baka baka yapılıyor bütün haksızlıklar. Bir kaşık suda boğulmamız için ediliyor bütün beddualar. Yüz yıl önce düştüğümüz/ düşürüldüğümüz yerden kalkıp kendi ayaklarımızın üstünde durmamıza müsaade etmiyorlar. En ufak bir sendeleme halinde, üzerimize çullanıp öldüresiye tekmeliyorlar. Tek dertleri; yerlerde sürünmemiz, içimize kapanmamız, kimseye faydamız dokunmayacak kadar küçülmemiz, kimsenin derdiyle ilgilenemeyecek kadar kendi kabuğumuza çekilmemiz…
Yüz yıldır bizimle uğraşıyorlar. Medeniyetimizi, kültürümüzü, benliğimizi, geçmişimizi, dilimizi çürütüp kısır/ yeni yetme bir Ortadoğu ülkesi gibi davranmamız için ellerinden geleni yaptılar/ yapıyorlar. Osmanlı’nın varisi olduğumuzun farkında olmamamız için her türlü numarayı çeviriyor, her türlü hileye başvuruyorlar. Her besmele çekip ayağa kalkma girişimimiz, büyük bedeller ödememizle sonuçlanıyor.
Bu uğursuz gidişe dur demek için ilk olarak Menderes diye bir adam çıktı aramızdan. “Yeter söz milletindir” deme cesaretinde bulundu. Çok fazla bir şey yapmasına gerek bırakmadılar. Boynunu vurdular. Gıkımız çıkmadı. Sonra Özal, milletle birlikte yürümek için yola revan oldu. Yürütmediler. Hayallerini gerçekleştirmeye fırsat vermeden susturdular. Sonra Erbakan diye bir adam çıktı meydana. Tarihin akışını değiştirmeye ahdetti. “Önce ahlak ve maneviyat” diyerek ezberleri bozdu. “Ağır sanayi hamlesi, yeniden büyük Türkiye, yeni bir dünya” ideallerini haykırdı. Sesini kesmek için ellerinden geleni artlarına koymadılar. Daha yaşarken öldürdüler. Derken bir adam el aldı Erbakan’dan. Erbakan’ın dizinin dibinde yetişmiş, ona talebe olmuş Erdoğan, “bu şarkı burada bitmez” diyerek besmelesini çekti ve yürüdü, millet yürüdü arkasından. Büyük devrimlere imza attı. Makûs talihimizi değiştirmek için var gücüyle çalıştı. Ama her defasında fincancı katırlarını ürkütmekten de geri durmadı. Katırlar her ürktüğünde, millet daha bir kenetlendi Erdoğan’ın yanında.
Bu ülkeye huzur vermemeye yeminli şer güçler ve onların içimizdeki uzantıları, şimdi Erdoğan’ı ekarte etmek için var güçleri ile çalışıyorlar. Siyaseten bitirmek için plan üstüne plan kuruyorlar. Biliyorlar; Türkiye demek ümmet demektir. Erdoğan demek, ümmetin yiğit evladı demektir. Erdoğan sendelerse Türkiye düşer, Türkiye düşerse ümmet biter. O sebepten başımıza her türlü belayı açmaktan geri durmuyorlar. Ayağımızdaki prangaların birini çözsek, bir diğeri hemen iliştiriliyor. Ne zaman ayağa kalkmaya davransak, dizlerimiz üzerine düşmemiz için çelme takıyorlar hemen.
Ya kıracağız bu içinde sıkıştığımız fasit çemberi, çözeceğiz boynumuzdaki kara ilmeği ya da yenilip kenara çekileceğiz. Başaramadık, yapamadık, bizden sonrakiler devralsın bu davayı diyeceğiz. Vallahi böyle yapmayacağız, hayır! Bu kez kazanacağız, başka yolu yok…