Bir siyasi parti düşünün. Ülkesine “hizmet” etme vaadiyle yola çıkmış. Fakat bu vaadin hakkıyla icra edilip edilmediğini birçok icraatıyla sorgulatır hale gelmiş. Gerçek bir sorun ya da tahrik unsuru bulamayınca “senaryo sorun”lar üretmiş.
Özellikle Gürsel Tekin dönemiyle hatırladığım, kameraları alıp inşaat sahalarına gidip sanki caddeler çamur içindeymiş gibi haberler servis ediliyordu. İstanbul belediye başkan adayı Kılıçdaroğlu için hiç gitmediği, adını bile telaffuz edemediği “Kağıttepe’den” -pardon Kâğıthane olacaktı- ev tutulup duygular sömürülüyordu. Kılıçdaroğlu’nun şu kendisine oy veremediği 2009 yerel seçimlerinden bahsediyorum.
Bu tarz senaryo haberler, hizmeti kötülemeye dönüktür ve elbette kötüdür. Fakat öyle görüyorum ki bu günlerde bu tarz haberler, CHP’nin militan siyasetçileri elinde çok daha kritik ve Türkiye toplumundaki hassasiyetleri kaşır tarzda yapılmaya başlandı.
Özellikle 2019 seçimleri sürecinde bu kötü niyetli ve militanca üretilen senaryo haberler, bir tarz olarak denenmeye devam edecek. Hepimizin çok dikkatli olması gerekiyor.
Bir ziyaretçinin üzerindeki “Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” yazılı tişört ile meclise alınmadığı ve üzerinden çıkarılarak meclise yarı çıplak girdirildiği yalanı. Bu senaryo haberin “iğreti”liği o kadar açık ki.
Sebebi şu. Böyle bir engellemeyi yapmak hükümete iyilik değil kötülüktür. Bunu da orada görev yapan bir güvenlik görevlisinin bilmemesine imkân olamaz. Eğer böyle bir zihniyet varsa o da mutlaka iktidarın kötülüğünü istemiş olmalıdır. Böylesine ucuz kahramanlıklardan medet ummayacak kadar tecrübeli bir iktidarın göz ardı edilmesi asla mümkün değildir.
Haberin piyonu olan şahsın rol-kabiliyeti ve senaristin kimliği bu haberin ne denli “militan soslu” olduğunu çabucak anlamaya fırsat verdi zaten. Ben işin burasını aklıselim olanların çok hızlı kavradığından eminim.
Fakat sorun şu, önemli yayın organlarının bu senaryoya haber değeri yüklemesi. Acaba bu haberdeki “senaryo” onlar tarafından da fark edilmemiş midir? Bu sorunun cevabının bana göresi şu: Kesinlikle fark ettiler. Çünkü aksi halde; “Bu kadar amatör bir senaryonun, usta gazetecilerden kaçmasına imkân var mı?” sorusu çok güçlü bir sesle kulağımızda yankılanır.
Fark ettiklerine inandığımız yerden gittiğimizde söyleyeceğimiz o kadar çok şey var ki; bir provokasyona alet olmaktan başlayıp çok daha ileriye götürülebilecek ve affı olmayan bir sürü şeye sebebiyet…
Bu hal, gerçek anlamda bir siyaset üretememe haliyle gelinen tıkanmışlığı gösteriyor. Bu dil, aynı zamanda iktidar için denenmiş olan her ittifakın, AK Parti karşısında kaybedişinin getirdiği umutsuzluk tablosunun son fotoğrafıdır.
Bu durumun bir başka sebebi ise “iktidar hırsı” ve “siyaseten tükenmişlik”tir.
Bizim inandığımız devlet geleneği, “Ey oğul! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” değil mi? Peki ne oluyor da bizim bazı siyasilerimiz iktidar için neredeyse, “Gaye vasıtayı meşru kılar” diyen Machiavelli’yi kendilerine rehber olarak seçiyorlar.
Evet, bu tarihsel kodları unutan siyasetçilere bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Bu ülkenin bir ihtiyacına “yama” olun; değilse bu halinizle “yamanma” görüntüsü arz ediyorsunuz. Yük almak yerine yük olmak bir siyasetçi için umutsuz bir ikbal demektir.
Muhalefet olarak eğer umut siyaseti üretemiyorsanız bunun eksikliğini kendinizde aramalısınız. Sizi Meclis’e gönderenler sizden siyaset bekliyorlar. Siz de onlara, bunun sözünü verdiniz.
Eğer, “Siyaset üretemez duruma gelirsek sizi direnişe çağırırız, tahrik ederiz.” diyerek oy istemiş olsaydınız inanın muhalefette bile olamazdınız…
Nitekim bu kafayla ilerlediğiniz bir sürecin sonrasında 2019 seçimleri size yepyeni bir tecrübeyi daha yaşatacaktır…