Adalet mülkün temelidir; adaletin temeli de ilahî yasalar.

Biz dosdoğru olmakla emrolunanlardanız. Hakkın tahakkuku için kılı kırk yarmakla mükellefiz. Bize karşı uygulanan muameleye göre değil adaleti tesis etmekle yükümlü kılınanlardanız.

Biz ki, boynumuz kıldan incedir madem O’nun emirlerine , “Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin…” emrine mutlak uymak zorunda olanlardanız.

Yok etmek için burada değiliz, yaşatmaktır aslî vazifemiz. “Kim ki bir insanı öldürürse tüm insanlığı öldürmüş gibidir, kim de birini yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmış gibidir…” emr-i ilahîsini biliriz.

Biliriz de, içimizden bazıları unutur bu yasaları, “Vur”u “Öldür” anlar. Bir de içimizden olmayanlar var. Şahsî hesaplarını görmek için fırsattan istifade etmeye çalışanlar. Kraldan çok kralcılar. Dumanlı havayı seven kurtlar. En tehlikelileri de, masumlar üzerinden mağduriyet oluşturup devletin itibarını zedeleyerek darbe girişimi sürecini iç çatışmalara tahvil etmeye kalkışanlar.

Neyse ki Reis “Ama şu var ki at izi, it izine karışmış vaziyette. ‘Ben bir şey atayım da nasılsa tutar’ diyenler var.” diyerek el attı da bu kaotik ortama , “Aman bir haksızlık olmasın” hassasiyetini taşıyanlar rahatladı biraz.

İki gün önce de valilere hitaben “Benim tavsiyem şu, sizlerden memurları açığa alma noktasında bir yarışa girmenizi istemiyorum, sadece adil davranmanızı istiyorum. Çünkü bizim değerlerimizde zulüm yoktur, adil davranalım, zulmedenleri yerinden alalım” ve “Efendim işte şu milletvekilleri şöyle diyor, şu bakanlar şöyle diyor, değerli arkadaşlar, katiyen. Eğer bu tür sıkıştırmalar varsa İçişleri Bakanımız burada, görüşün. Yirmi dört saat telefonlarım açıktır.” diyerek konunun bizzat takipçisi olacağını beyan etti.

Konuların bizzat takipçisi olma durumuna da ufak bir dokundurma gerekiyor. Tamam, Başkanlık Sistemi fiilen yürürlükte ama gerek bürokratlar gerekse seçilmiş görevliler Reis’ten noktasal talimat gelmediği sürece harekete geçmekte çok ağır davranıyorlar. Bu iradesizliğe de acilen el atılmaz da, Allah korusun patinaj bir başlarsa “Terör örgütlerini temizleme süreci”ni yeniden harekete geçirmek imkân dışına savrulabilir.

Temizliğin en önemli aşamasını, gerçek anlamda suçlu ile suçsuzu ayırt etmek oluşturuyor. Çok zor bir konu elbette ama çözümsüz değil.

Geçenlerde Amerika’nın Sesi radyosunun bir röportajla görüşlerine başvurduğu New York Emniyet Müdürlüğü İç Araştırma Bölümü bünyesindeki “Grup Yedi”den sorumlu emekli polis şefi Yalkın Demirkaya’nın bu konuya ilişkin yöntem önerileri değerlendirilebilir.

Şöyle diyor mezkûr röportajda Demirkaya özetle: “Olağan dışı olaylar olağandışı araştırma yöntemleri gerektirir. İhbarcılar da yalan suçlamalarda bulunabilir. Türkiye’de şu andaki ortam cadı avına müsait, suçlayanları da irdelemek lazım, bu yüzden tutuklamalarda adil kararlar vermek ve mahkeme sürecini hızlandırmak için yalan makinesi kullanılmalıdır. Yalan makinesini aldatmak çok zor, gerekirse kilit noktalardaki memurlar da yalan makinesine sokularak ne kadar bu işin içinde oldukları ortaya çıkarılabilir. Yalan makinesiyle sorgulama % 95-97 oranında başarılı sonuçlar veriyor.”

At izini it izinden ayırabilmemiz için İlginç ve değerlendirilmesi gereken bir öneri olduğunu düşünüyorum…