Filistin’de herkesin ve her karış toprağın anlatacak bir hikâyesi vardır.

Birçoğu roman olacak, film yapılacak değerdedir.

Bazen o hikâyenin bir sahnesi hafızalara kazınır ve adeta tüm hikâyeyi özetler.

Zeytin ağacının köküne sarılmış yaşlı bir kadın, elindeki taşla koskoca tankın önünde dikilen küçük bir çocuk, kurşunlardan korunmak için bir varilin arkasına saklanan fakat korunamayan baba-oğul…

İşte o hikâyelerden biri de işgal altındaki Filistin topraklarının güneyinde, El Nakab Çölü’nde yer alan El Arakib köyünün hikâyesidir.

El Arakib köyü, İsrail’in El Nakab bölgesinde meşru yerleşim yeri kabul etmediği 45 köyden biri.

O köylerde binlerce Filistinli yaşıyor ve İsrail onlardan kendi belirlediği başka yerlere göç etmelerini istiyor.

Bazıları henüz ortada İsrail diye bir devlet yokken yüzyıllar önce kurulmuş köylerin sakinleri ise atalarından kendilerine miras kalan toprakları terketmeyi reddediyor.

Bir El Seb’a kentinin kuzeyindeki El Arakib köyü geçtiğimiz perşembe günü işgal yönetimi tarafından doksan dokuzuncu kez yıkıldı.

Evet; yanlış okumadınız, “doksan dokuzuncu” kez yıkıldı.

Yaklaşık 300 kişinin yaşadığı köydeki derme çatma evlerin bir kısmı çinko sac levhalardan yapılma.

Bir kısmı ise çadırlardan ibaret.

Dolayısıyla köy sakinleri için yeniden yapılması zor değil.

Bu nedenle işgal güçleri her yıktığında köyü yeniden inşa ediyorlar.

Doksan dokuz kez yıkılmasının nedeni de bu.

Ruhsatsız inşa edildiği gerekçesiyle İsrail yıkıyor, onlar yeniden yapıyor.

Topraklarını terketmek istemiyor ve direnişlerini bu şekilde sürdürüyorlar.

Köy ilk kez 27 Temmuz 2010’da yıkıldı.

Sabah saatlerinde işgal askerleri köyü kuşattı ve kepçeler tüm evleri ve çadırları birer birer yıktı.

O günden bu yana El Arakib köyü sakinleri doksan dokuz kez aynı şeyi yaşadı.

İşgal güçleri iki gün önce köyü kuşatıp evleri ve çadırları yeniden yıktı.

Mübarek Ramazan ayında yüzlerce insan, erkek-kadın, yaşlı-çocuk çölün ortasında açıkta kaldı.

Fakat El Arakib köyü kısa süre içinde küllerinden doğacak; o evler ve çadırlar yine kurulacak.

Tabii işgal güçleri de bir süre sonra ve yine bir sabah köyü yüzüncü kez yerle bir etmek için gelecek.

Bu ne zamana kadar böyle sürecek, Allah bilir.

İki tarafın da pes etmeye niyeti yok.

İsrail, bölgeyi Araplar’dan arındırmak istiyor.

Bölge halkı ise topraklarını terketmemekte kararlı.

İsrail vatandaşı olmalarına rağmen meşru yerleşim yeri kabul edilmeyen köyleri her türlü hizmetten yoksun.

Okulları dahi yok.

Hayvancılıkla geçinmeye çalışıyorlar.

İsrail’in gösterdiği yerlere göç etmeleri halinde kendilerine çok iyi hizmetlerin sunulacağı vaat ediliyor.

Fakat onlar demografi savaşının farkındalar ve ata mirası topraklarının ne kadar değerli olduğunun bilincindeler.

“Toprak bizim anamız, kimliğimiz; gerekirse uğruna canımızı veririz” diyorlar.

Şartlar ne olursa olsun köylerini terketmeyeceklerini söylüyorlar.

Bu sözlerinde gayet samimi olduklarını da bugüne kadar net bir şekilde gösterdiler.

El Arakib köyü, Filistinliler’in topraklarına bağlılıklarının ve İsrail işgaline karşı verdikleri şanlı mücadelenin bir simgesidir.

Kararlılığın ve iradenin zaferidir.

Filmlere konu olacak örnek bir direniş hikâyesidir…