Nasihatten evla olan şeyler var. Misal teşkil etmek gibi…
‘Gibi’si fazla aslında. Örnek olmak, nasihatin kendisi ve fazlası…
Sanatı denen olgunun insanla irtibatı da bir bağlamda bu şekilde oluşuyor. Somut bir takım şeyler, hayatın içinden hususlarla, -ne denli dokunaklı olduğuna göre değişmekle beraber- insana iletiliyor.
Sinema çerçevesinde bakınca bu mevzu, görsel bir lisan ağırlıklı oluyor. İçsel olanı görsele yedirmek olarak da tarif edebileceğimiz meselede kalıcı eserler ortaya koyarak çağlara misal olan sinemacı sayısı da azımsanmayacak kadar az. Listenin baş sıralarında yer alan isimlerden biri –elbette- Tarkovsky…
Rus veya ‘doğu’ (Rusya’nın ne kadar doğu olduğu tartışmalı) sinemasının değil, dünya tarihinin ve sinemasının mihenk taşlarından biri olan Andrei Tarkovsky, eserleriyle zamanı aşan sözler sarf ediyor. Fekat bununla da sınırlı kalmıyor. Günlükleri ve Mühürlenmiş Zamanlar isimli eseriyle yazınsal yöntemi de deniyor.
Mühürlenmiş Zamanlar, Tarkovsky’nin sinemasına ve tabi ki dünya görüşüne, insana bakışına, ruh yorumuna, inancına dair altı çizilmesi gereken satırlarla dolu. Zaman zaman dönüp bakarım. Siz de öyle yapın…
Bu kitaptan önemli gördüğüm satırları doğrudan aktarıp çok da fazla lafı gevelemeden sunmak arzusundayım.
“Sanatçı, kendisine neredeyse bir mucize sonucu bahşedilmiş sayabileceğimiz yeteneğinin bedelini ödemek zorunda olan bir hizmetkârdır.”
“Günümüz insanı, kesinlikle çok önemli olan siyasal özgürlük uğruna yürüttüğü mücadele sırasında insanoğlunun ezelden beri sahip olduğu özgürlüğü, yani çağı ve toplumu için özveride bulunma özgürlüğünü unuttu.”
“Çirkin, nasıl güzelin içinde varsa, güzel de çirkinin içinde vardır. Hayat, bu saçmalığa varan muazzam çelişkinin içine gömülmüştür ve bu çelişki sanatta aynı zamanda hem uyumlu hem dramatik bir birlik olarak belirir.”
“Modern sanatın seçtiği yol yanlıştır, çünkü hayatın anlamını arama adına salt kendini onaylamak peşinde koşmaktadır.”
“Görüntü, yönetmen tarafından şöyle ya da böyle ifade edilen bir anlam değil, yağmur damlalarından yansıyan bütün bir dünyadır.”
“Sanat, varlığımızın anlamını simgeleştirir. Ben, insanlara umut ve inanç aşılayan bir sanattan yanayım.”
“Edebi yeteneğe sahip bir insanın, maddi gerekçeler hariç, hangi akla hizmetle senarist olmaya kalktığını hiçbir zaman anlayamadım. Bir yazar, yazmalıdır. Filmsel görüntülerle düşünmesini beceren biriyse yönetmenler ordusuna katılmalıdır. Çünkü düşünce, tasarım ve bunların filme dönüştürülmesi elbette ki bir yaratıcı yönetmenin sorumluluk alanına girer, başka türlü çekim çalışmalarını doğru dürüst yönetemez.”
“Doğu her zaman ebedi gerçeğe Batı’dan daha yakındı. Ama Batı uygarlıkları maddi hayat beklentileriyle Doğu’yu uyutuverdi. Bunu anlamak için Doğu müziğiyle Batı müziğini karşılaştırmak yeter de artar bile.”