Yerinden edilenlerin Batı’ya doğru akışını izliyoruz bugünlerde; kırık umut taneleriyle…
Yaklaşık dokuz yıldır “Ensar” duygusuyla misafir ettiğimiz bu mazlum insanlar, Batı zihniyetinin vebalidir kuşkusuz…
Üstelik sadece Suriyeli de değiller…
Batı zihniyetiyle bölük-pörçük edilen ülkelere bir projeksiyon tutuğunuzda hemen anlarsınız kimler olduklarını…
Yüz yıllardır bu mazlum insanların ellerindekini “gasp” ederek kendilerini zenginleştirenler, bugünlerin hesabını iyi yapmış olmalıydı…
Yapılan zulümlerin ve sömürülerin sebep olduğu “öfke ve çaresizlik ürünü bedduaların” bir gün kendilerini bulacağını hiç düşünmediler…
Aslında kendilerine ait olmayanlarla beslenen sömürgeciler, Türkiye’den sebep olmadığı bir konuda, hiç hak etmediği bir fedakârlık bekliyorlar…
Kendi rezaletlerini Türkiye’nin temizlemesini bekleyenler hâlâ kendilerini “efendi” konumunda görenlerdir…
Batı, sömürdüğü ve efendilik iddia ettiği toplumlardan Etienne de La Boetie’nin ifadesiyle tam bir “İkna Edilmiş Kulluk” istemektedir…
Bu “kulluk”, efendisinin zulmüne bile “rıza” içermesi gereken kör, sağır ve dilsiz bir kulluktur üstelik…
Evet, kabul edelim; Batı, sömürdüğü topraklarda kendisine kölelik yapacak çok önemli sayıda gönüllü bulabilmiştir…
Bulabildiği için de uzun bir zamandan beri sömürüsüne devam edebilmiştir…
Doğunun zayıflayan iktidarları da ne yazık ki sömürenlerine diş geçiremeyince, enerjilerini kendi halklarını daha fazla baskı altına almaya ve susturmaya harcıyorlar…
Böylece sömürülenler için zulüm ikiye katlanmış oluyor maalesef…
Hem sömürgecilerin hem de kendi zayıf ama zalim iktidarlarının ortaklaşa ürettikleri zulme artık rıza göstermeyeceğini belli edenlerin, köleliğe ikna edilemeyenlerin ülkelerinden tart edildiği yeni bir süreç yaşanıyor…
Bugün yaklaşık yüz milyon insanın benzer sebeplerle yolara düştüğünü biliyoruz…
Bu sayının artmaya devam edeceğini tahmin etmek, çok derin mülahazalar gerektirmeyecek kadar kolaydır…
Türkiye bundan böyle hiçbir zalimin sebep olduklarının vebalini çekmek durumunda değildir…
Türkiye, hiçbir mazlumu istemediği bir şeye zorlamadan ama yaklaşık dokuz yıldır da -Batı’nın hak etmediği bir vefa ile- dünyadaki vicdan sahiplerinin takdirini kazanmış bir ev sahipliği ile baktığı misafirlerini, kendi gönüllerinin arzuladığına bırakma kararı aldı…
Her şeye rağmen Türkiye bugüne kadar yaptığı muhteşem ev sahipliğine asla halel getirmeden bu süreci yürütmelidir kanaatimce…
Batı’da müsebbibi olduğu bu tabloda en sık güncellemeye tabi tutuğu “öteki”si ile daha açık ifadeyle “en büyük korkusu” ile mutlaka yüzleşmelidir artık…
Hiçbir zulmün zalimine “kar” kalmayacağının/kalamayacağının anlaşılması için de bu gecikmiş yüzleşmenin yaşanması gerekiyor…
Batı için göçmenlere yardım, bin bir hile ve zulüm ile “aldıklarını geri vermek”tir…
Öyle ya, “ikna edilmiş köle” doğal bir borçlu iken yardım da ne demek…
Zorla alınanın gönüllü iadesi mi olur…
Organizasyonu bozuk, yıpranmış, istekli gibi görünen ama altında öfke de barındıran milyonlarca insan tahsil yolculuğudur bu aynı zamanda…
Anlamak istemeyenlerin kaçırdığı burasıdır kanaatimce…