Psikolojik ve duygu durum bozuklukları mikroflorayı olumsuz etkilediği gibi, farklı etkenlerle mikrofloranın bozulması da kişinin psikolojik durumunu yüksek oranda etkilemektedir.

İnsan mikroflorası yani vücudumuzda bizimle birlikte yaşayan ve sayısı yüz milyarları aşan mikroplar ( ya da bakteriler) topluluğu, modern tıp dünyasının önemini yeni anladığı ve hatta yaklaşık son 15-20 yıldır üzerinde önemle durduğu yeni bir konudur. Araştırmacılar bu konuda ciddi araştırmalara devam etmektedir. Birçok hastalığın bu mikrop topluluklarıyla yakın ilişkisi keşfedilmiştir. Özellikle diyabet, insülin direnci, obezite ile ilgili yeni geliştirilen tedavi yöntemleri, tamamen bu bakteri dengesini yeniden sağlıklı bir hale getirmeyi hedeflemektedir. Bu bakterilerin sayısal olarak bütün vücudumuzun yaklaşık %90-95 ini oluşturduğu, geri kalan %5-10’luk kısmın ise vücut hücrelerimiz olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. İşin önemi de aslında biraz da buradan kaynaklanmaktadır. Şöyle bir baktığımızda, vücudumuzda kendi hücrelerimizden çok daha fazla sayıda bakteri taşıdığımızı görmekteyiz.

Mikroflora ilk keşfedildiği ve daha doğrusu önemi yavaş yavaş anlaşılmaya başlandığında, bazı bilim adamları bu mikrop topluluklarını vücudun ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirdi ve mikrofloraya “unutulan organ” adını verdi.

Mikrofloranın önemli bir bölümü sindirim sistemimizde ve özellikle bağırsaklarımızda bulunur. Ayrıca bağırsaklarda yerleşmiş özel sinir sistemi (ikinci beyin olarak da adlandırılır) ile bu bakteri topluluklarının etkileşimi, genel vücut sağlığı üzerinde çok önemli ve ciddi etkilere sahiptir. Yapılan araştırmalarda özellikle depresyon, hiperaktivite ve dikkat eksikliği gibi psikiyatrik bozukluklarda bağırsak mikroflorasının önemli derecede bozulduğu gösterilmiştir. Burada karşılıklı bir etkileşim sözkonusudur. Yani, psikolojik ve duygu durum bozuklukları mikroflorayı olumsuz etkilediği gibi, farklı etkenlerle (örneğin beslenme gibi)mikrofloranın bozulması da kişinin psikolojik durumunu yüksek oranda etkilemektedir. Yeme bozuklukları, tatlıya karşı aşırı düşkünlük ve yeme bağımlılığı bunlar arasında sayılabilir.Araştırmalarda bu iki önemli parametrenin birbirini nasıl etkilediği hâlâ çözülememiştir. Ancak beslenme konusunda alınacak tedbirlerle mikroflora dengesinin tekrar düzenlenmesinin çok olumlu sonuçlar verdiği gösterilmiştir.Özellikle ev yapımı doğal yoğurt, kefir, ev yapımı doğal turşular ile lif oranı yüksek sebzelerin beslenmede yer alması bağırsak mikroflorasını destekleyecek ve birçok hastalığı önleyecektir…

Yazarın web adresi: www.emineakin.com