En kötü karar, kararsızlıktan iyidir. Kararsızlık yön ve istikamet sorununu ortaya çıkarır. İstikameti olmayan hareketler de potansiyel felakettir. Seçimden önce bir kararsız söylemi almış başını gidiyordu. AK Parti kazansın; ama biraz da burnu sürtsün diyenler, HDP barajı aşsın; ama fazla oy almasın, diyenler seçimin belirleyici unsuru oldu. AK Parti dramatik bir şekilde yüzde 41 ile iktidarı kaybetti ve HDP yüzde 13 ile beklenmedik oranda başarı elde etti. Sonuçta kararsız seçmen, kendisinin de tüm Türkiye’nin de hoşuna gitmeyen bir sonucun ortaya çıkmasına neden oldu. Seçimden sonra öyle bir tablo ortaya çıktı ki, bence HDP de dahil kimse bu sonuca gerçekten sevinemedi. Dün kararsız bir seçmen kitlesi vardı, bugün ise liderler, parti yönetimleri de dahil tüm Türkiye kararsız. Öte yandan, herkes bu kadar kararsız değil, kararsız olmayan unsurlar da mevcut. Tam bu noktada Türkiye’nin gelişiminin önünü kesmek isteyen, güçlenmesini istemeyen, çok kararlı odaklar daha da kararlı olarak sahneye çıkmak için kollarını sıvıyor.
Maalesef tarihi kararsızlar değil, kararlı olanlar yazıyor. Sünnetullah böyle işliyor. Şimdi kararlı odaklar iş başında. Bu odakların istediği tek şey, AK Parti’siz bir hükümet formülüdür. Fakat bu formül, siyasetin doğasına aykırı bir formüldür. Siyaset toplumsal eğilimlerin, sosyolojinin üzerine inşa edilir. Türkiye’nin sosyolojik yapısı göz önüne alındığında, hiçbir şekilde ve formülde CHP, MHP, HDP ittifakı olağan değildir. Ne şekilde formülize edilirse edilsin, ister dışarıdan destekli, ister içeride koyun koyuna, böylesi bir ittifak, toplumsal temayüllere, siyasetin doğasına, sosyolojiye aykırıdır. Bütün bu gerçekliğe rağmen Türkiye’de AK Parti’siz bir hükümet formülü hayata geçerse, yine tarihin önemli bir kırılma noktasında olacağımız aşikârdır. Siyasetin doğasına olağan dışı bir şekilde müdahale edildiği, Refah-Yol hükümeti 28 Şubat’ı doğurmuştu. 28 Şubat ise toplum üzerinde travmatik sonuçlar oluşturmuştu. Şimdi toplum yeni bir şok tehdidi ile karşı karşıya. Şayet korkulan olur da bazı güç odaklarının istediği formüller hayata geçerse, sonucunu kimsenin tahmin edemeyeceği, yeni toplumsal kırılmalar olması kaçınılmazdır.
Türkiye çok kritik bir zaman tünelinden geçiyor. Tam bu noktada Türkiye adına derdi olanların, kararlı olma zamanıdır. Sadece siyasilerde hata yahut deva bulma dönemi sona ermelidir. Bugünlerde herkesin tumturaklı cümlelerle siyasilere akıl vermesi, ayar vermesi sıkça görülecektir. Yozlaşma, savrulma, tepeden bakma, ranta bulaşma gibi pek çok söylem oluşan tablonun sebebi olarak ortaya konulacaktır. Ancak unutulmaması gereken bir şey var ki, bu sayılan olumsuzluklar sadece tepedekilere mahsus şeyler olamaz. Türkiye de ya da belli kesimlerde yozlaşma ve savrulma varsa bu herkese sirayet etmeden gerçekleşmez. Bu nedenle sadece tepedekilere ahkâm kesmeden, kararlı bir şekilde yeniden bismillah demenin vaktidir. En kötü karar, kararsızlıktan iyidir.