Bedenin her uzvu, kendine mahsus bir iş için yaratılmıştır. Elin, ayağın, gözün, kulağın hep kendine mahsus işleri vardır. Bu âzâlar vazifelerini yerine getirirken, Allah’ın emrettiği şekilde yapmalıdır. Şayet emrin haricinde kullanılacak olursa, sahibi mes’ul tutulacaktır.
Göz yasak olan şeylere bakmamalıdır. Hakk’ın kâinattaki varlık ve birliğine delil olan binlerce alâmetini temâşâ etmeli, ilim ve hikmet öğrenmeye sebep edilmelidir. Diğer hepsinden önemli olan bir âzâ vardır ki o da; kalptir. O; ilim, hikmet, marifet, Allah’ı tefekkür ve zikretmek; Allah sevgisini depolamak ve O’na ibadetten zevk almak üzere yaratılmıştır.
Eğer insan sadece yiyip içmek, yatıp kalkmak ve şehvetine uymaktan zevk alıyorsa, hayvanlardan ayrılamaz. Onu hayvanlardan ayıran, kalp âlemidir. Her şeyin sırrını bilmesi, o sırların hikmetini düşünmesi ve yüce Yaratanını sevmesi; hem akıl ve hem de kalbin ürünleridir. Kalp uyanırsa aklını hayırda kullanır. Aksi halde akıl, Mevlâna Hazretlerinin tabiriyle “çamura batan merkebe” benzer. O halde kalp şu hakîkati benimsemelidir:
“-Muhakkak ki ben cinleri ve insanları ancak (Beni tanımaları) ve Bana ibadet etmeleri için yarattım,” (51 Zâriyat 56) buyuran Cenab-ı Hakk’a ibadet etmeyi, dünya hayatında asıl hedef ve gaye olarak görmek… Kalp bir hükümdardır. Onun görünen ve görünmeyen askerleri de vardır. Bedenin diğer âzâları kalbin emrinde olup görünen askerleridir. Baş iyiyse yani komutan iyiyse askerleri iyiye, kötüyse onları kötülüğe sevk ettiği gibi, kalp de iyi olursa diğer âzâları hayır ve iyilikte kullanır. O halde kalbi manevi hastalıklardan temizlemek gerekir. Bunun için de Cenab-ı Hakk’ın, onun hakkındaki şu hükmüne kulak vermeliyiz:
“-Dikkat edin, uyanık olun ki; kalpler ancak Allah ‘ı zikretmekle huzur bulur.” (13 Ra’d 28)
Zira zikreden kalp basiretli olur. Gafletten uzak, kötü düşüncelerden hâli olur. Gönül verdiği Mevlâ’sının emirlerini, diğer âzâlarını da kontrol altına alarak ifa eder. Yaşaması için çalışması gereken dünyasına kendini kaptırıvermez. Bilâkis dünyevi işlerini Rabbinin emrine uygun hale getirir. Elleri kârda iken, gönlü yârde, yani Rabbinde olur.
İşte Genç Kardeşlerim!
Ölçü budur. Her an, her zaman ve mekânda Allah ile olmak! O’nu zikretmek… O’na ibadet etmek… Hatta dünyaya ait bütün fiillerimizi de O’nun rızasını kazanmak doğrultusunda ayarlamak… Gerçekten böyle bir genç “Allah’ın arşının gölgesinde” olacaktır. Ona bütün nefsanî şeyler kendisini arz ederken O, Allah ve Rasûl’ünü tercih ettiğinden dolayı Rabbinin sevgili kullarından olacaktır.
Evet, tek kalbimiz var, o halde o kalpte de bir tek sevgi olmalıdır. Zira;
“Allah, insanın içinde iki kalp yaratmamıştır.” (33 Ahzab 4)
Sevgili Gençler!
Allah ve Rasûl’ünün sevdiği bir genç olabilmek için, gönlümüzde Hakk’ı zikredelim. Beden ve dünya âlemimizi de gönlümüz Sultanının emrine uygun hale getirelim. Evet, bu gereklidir. Zira Allah’ın “en güzel şekilde yarattığı” insan, ruhen ve bedenen güzel olmak mecburiyetindedir.