Ayasofya’nın tekrar cami olarak kullanımına dönük alınan karar gündemin ilk sırasında yerini aldı.
Bu karar farklı yaklaşımları ve tartışmaları da beraberinde getirdi.
Ayasofya’nın tekrar cami olarak görev ifa edecek olmasından dolayı ziyadesiyle memnunuz/sevinçliyiz.
Fethin sembulü, Fatih’in vakfesi/emaneti olan Ayasofya artık müze olarak değil, Ayasofya Kebir Camii olarak nitelendirilecek.
Ayasofya, Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra tam 481 yıl cami olarak kullanıldı; 24 Kasım 1934 yılında müze yapıldı, 10 Temmuz 2020 yılı itibarı ile asli hüviyetine kavuştu.
Hamdolsun.
Alınan bu karara sevinemeyenlere ve kararı tartışanların getirdiği argümanlara baktığımızda ne Fatih’i, ne fethi ne de Ayasofya’yı anladıklarını düşünüyorum.
Kimi Ayasofya’yı herhangi bir cami olarak görüyor, kimi müze olmasından mütevellit elde edilen yıllık turizm gelirinin artık olmayacağından dolayı üzüntüsünü dile getiriyor, kimi 30 yıldır zaten ibadet edildiğini, kendisinin de ibadet ettiğini, günde 5 vakit ezan okunduğunu dillendiriyor, kimi taş ve betona indirgeyerek bakıyor, kimi ilgili kararı alan iradenin siyasi rant güdüsüyle bunu yaptığından dem vuruyor.
Ama hiçbiri de cami olarak vakfedilmiş bir yerin amacı dışında kullanılmasından dolayı rahatsızlığını dile getir(e)miyor; tekrar vakfediliş amacına dönmesini bir hakkın teslim edilmesi olarak değerlendir(e)miyor.
Ve haliyle sevin(e)miyor.
Fatih’i, fethi, Ayasofya’yı anlamayanlardan, Hz. Ömer r.a. Kudüs’ü fethettiğinde Kıyamet Kilisesi’nde neden namaz kılmadığını, Müslümanlar 635 yılında Şam’ı fethettiğinde Aziz Yuhanna Kilisesi’nin yarısının neden cami, yarısının neden kilise olarak kullanıldığını anlamalarını beklemiyoruz.
Alınan bu karar karşısında sevinemeyenler, 86 yıldır müze olarak kullanılmasından memnundular sanırım.
Fatih’in vakfiyesi onlar için birşey ifade etmiyor anlaşılan.
Ama bir hakkın teslim edilmesi kapsamında değerlendirdiğimizde bu karar tarihi bir karardır.
Ve bu tarihi kararı alan iradeden, başta Reisi Cumhur olmak üzere kararın altına imza atanlardan Allah razı olsun.
Ayasofya’nın dirilişi bu toprakların insanlarının dirilişine vesile olsun; Fatihlerin yetişmesine, fetih ruhunun yeniden ihyasına, insanlığın esenliğine, mazlum ve mağdurların kurtuluşuna, hak ve adaletin tüm dünyada tesis edilmesine vesile olsun.
Tüm farklı mülahazaları/tartışmaları bir tarafta tutarak, alınan bu karardan dolayı sevinemeyenler, bunun sebebini dışarıda arayacaklarına, içlerine dönsün neyin eksik olduğuna baksınlar.