Ayasofya Camii’nin açılışı milletin tevazulu coşkusuyla yapıldı. Ben Fatih Sultan Mehmet’in yolunu izledim. O, Beyazıt tarafından gelmişti. Onun yolunu izleyerek camiye ulaşmaya çalıştım. Ancak Beyazıt Meydanı’ndan Ayasofya Meydanı’na varmak mümkün olmadı. Yol boyunca her yaştan insan büyük bir coşkuyla menzile doğru ilerliyordu. Mutluluğu paylaşmak için su ve lokum dağıtanların yüzlerindeki sevinç ifadelerini görmenizi isterdim. Yürüyenler sadece vatandaşlarımız değil dünyanın farklı yerlerinden gelmiş kardeşlerimiz camiye doğru akın ediyordu. Uzun zamandır Beyazıt’tan Sultanahmet’e yürümediğimi bir an hatırladım. Bu kısacık yolda koca Osmanlı tarihi yatıyor. Ne tarihi eserler var Allah aşkına… Mazimizi âtiye bağlayan bu muhteşem eserler izlemekle, saymakla bitmiyor; medreseler, camiler, kütüphaneler.

Sultan Abdülhamit’in türbesine gelince yol bitmişti artık. Daha fazla ilerlemenin imkânı kalmayınca seccademi serdim bir ağaç altına. Bekledim, birbirini ilk defa gören binlerce insanla beraber Ayasofya-Kudüs-Mekke ekseninde kutlu saatin gelişini. Kılacağımız namazla Miraca yükselmenin saadetini duyarak. Her dakika artan kalabalık her yeri doldurmaya başladı.  Libyalı birkaç genç Libya bayrağıyla heyecanla dolaşırlarken onların sevincine ortak oldum. Libya bayrağıyla poz verdim.

Ayasofya Camisinde okunan Kur’an-ı Kerim, Fîruz Ağa Camii minaresinden çok net geliyordu. Diğer hocaları çıkaramadım ama yıllardır dinlediğim Hafız Osman Şahin Hoca’nın temiz kıratı yankılanıyordu koca meydanda. Zaman zaman tekbir sesleri eşlik ediyor camide okunan Kur’an-a ve salavatlara… Hiçbir taşkınlık, hiçbir aşırılık yok. Derin bir huşu ve manevi iklim sarmış her yanı…

Cumhurbaşkanımız katılımı, 350 bin olarak açıkladı. Ancak ben cemaatin bu rakamın çok çok üstünde olduğunu düşünüyorum. Aldığım bilgilere göre; Eminönü Yeni Camii’den bu tarafa yani Beyazıt Camii’ne kadar her taraf dolmuş. Nuruosmaniye, Cağaloğlu tıklım tıklım. Varın hesabı siz yapın…

86 yıllık özlemi bitiren Cuma için siyasetçilerin makul davranmaları takdire şayan oldu. Özellikle ana muhalefet partisinin sessiz kalması büyük bir olgunluk göstergesi idi. Cemaate gelmediler. Olsun, kimse onların zaten namaza gelmelerini beklemiyordu. Kendi takdirleridir. Milletin onlardan beklediği değerlerine ve inancına saygı göstermeleridir ki onu yaptılar.

Ancak, siyaset devreye girmeyince kronik hastalıklı ruhlar devreye girdi. Biz onları biliyoruz. Bunların ömrü milletin mutluluğunu baltalamakla geçmiştir. Bunlar medyaya çöreklenmiş, eski dünyanın silahşörleridir. Bunların fitne çıkarmakta üstlerine yoktur. Evrim nedeniyle sayıları giderek azalıyor, kendi tabirleriyle tabii seleksiyona uğruyorlar. Ama gene de güçlü bir azınlık olarak gündemi belirlemeye devam ediyorlar.

Eski Türkiye’de denedikleri taktikleri yaparak milletin hassas damarlarına basıp oradan kan çıkarmaya çalışıyorlar. Bunların oyununa gelmeyelim. Bu büyük mutluluğa gölge düşürmeyelim.

Ayasofya’da Cuma Namazına gelen yüz binlerin ve gelemeyipte gönlü orada olanların bu şarlatanlara aldırış etmemeleri gerekiyor. Biz işimize bakalım. Ayasofya 86 yıl sonra ibadete açılmış, yıllardır bu özlemi çeken milletin gönlüne su serpilmiştir. Köle ruhlu azınlıkların emperyalist kafayla aynı çizgide olduklarını iyi görelim.

24 Temmuz 2020 Cuma günü milletin yeniden yazdığı tarihe sahip çıkıp yolumuza devam edelim.