Suriye’de PKK/YPG’nin baskılarından ve teröründen bıkan aşiretlerin, örgütü Irak sınırındaki Deyru’z-Zor bölgesinden çıkarmak ve topraklarını kendilerinin yönetmeyi istemeleriyle başlayan çatışmalar devam ediyor.
Aşiret güçleriyle terör örgütü arasındaki savaş sadece Fırat’ın doğusuyla sınırlı değil.
Kuzeyde rejimden kurtarılan bölgelerde toplanan aşiret güçleri de Menbic hattında PKK/YPG’yle çatışıyor.
Türkmen aşiretleri, terör örgütüne savaş açan Arap aşiretlerine destek açıklaması yaparak Menbic cephesine asker gönderdi.
Azez’de gösteri yapan Tel Rıfat sakinleri, bölgenin terör örgütünden kurtarılması için muhaliflerden oluşan Suriye Milli Ordusu’nun yeni bir cephe açmasını istiyor ve Türkiye’den yardım bekliyor.
Aşiret güçlerinin çatışmalarda terör örgütüne zayiat verdirmesi ve birkaç köyü örgütün elinden alması heyecan uyandırdı.
Fakat PKK/YPG’nin ABD, Rusya, İran ve Suriye rejiminin desteğine sahip olduğu unutulmamalı.
Arap aşiretlerinin PKK/YPG’ye karşı birlik olmadıkları ve bazı aşiretlerin terör örgütüne desteğinin hâlâ devam ettiği de göz ardı edilmemesi gereken bir başka gerçek.
Rusya aşiret güçlerinin ele geçirdiği yerleri bombalarken Suriye rejimi örgüte destek olmak için asker gönderiyor.
ABD de Deyru’z-Zor’daki çatışmaları durdurmak için Arap aşiretlerini ikna etmeye çalışıyor.
PKK/YPG’ye karşı savaşan Arap aşiretleri nüfus olarak avantajlı görünse de -ihtiyaç duydukları desteği alamazlarsa- savaşı kaybedebilirler.
O zaman ne olur?
Terör örgütü Arap aşiretlerine, Suriyeli muhaliflere ve hatta Türkiye’ye karşı zafer kazanmış havasına girer.
Kontrolü altındaki bölgelerde baskılarını yoğunlaştırır ve bazı yerlerde demografiyi değiştirmeye kalkışabilir.
Irak’tan, İran’dan ve hatta Türkiye’den Arapların yoğun olarak yaşadıkları bölgelere Kürt nüfusu transfer edilmese bile, Suriye’de Nusayri azınlığın yıllarca Sünni çoğunluğu yönetmesi gibi, PKK/YPG de silah gücüyle, baskı ve zulümle, dışarıdan aldığı destekle Arap çoğunluğu yönetebilir.
Dışişleri Bakanlığının Deyru’z-Zor’daki gelişmelerle ilgili yayınladığı bildiride, terör örgütünün Suriye’nin kadim halklarını baskı ve şiddetle, insan haklarını ihlal ederek tahakküm altına almaya çalıştığına işaret edilmiş, Suriyeli Kürtler dâhil ülkedeki kadim unsurların terör örgütü sebebiyle acı çektikleri belirtilmişti.
Arap aşiretleri, örgüte karşı girdikleri savaşı kaybederlerse ne yazık ki Suriye’deki kadim halkların çektiği acılar daha da artacak.
Terör örgütünün kontrol altında tuttuğu bölgelerde devletleşme çabaları ileri boyutlara ulaşacak.
Dolayısıyla Türkiye’ye yönelik tehdit daha büyük ve daha tehlikeli hale gelecek.
Türkiye’nin Suriye politikası, “Sürekli tereddüt halinde olma sebebiyle fırsatlar kaçırılıyor” denilerek eleştiriliyor.
Gelişmelerin Türkiye’nin önüne yine büyük bir fırsat çıkardığı ve Erdoğan’ın artık tereddüt etmeden harekete geçmesi gerektiği söyleniyor.
Ankara’yı aşırı ihtiyatlı hareket etmeye sevk eden, bu tür yorumlarda bulunanların bilmediği bazı şeyler olabilir.
Her hâlükârda Arap aşiretlerinin terör örgütü karşısında yenilmemeleri gerek.
Mevcut koşullar topyekûn müdahaleye izin vermese de aşiretlere destek için ufak dokunuşlar yapılabilir ve yapılmalıdır.