İslam ülkelerinin her biri uzun bir süredir kendi iç sorunlarıyla meşgul olduğu için eskiden Müslümanların en önemli gündemi olan konular geri planda kaldı.
Örneğin Filistin davası ve Mescid-i Aksa.
İslam ümmetinin bir numaralı davası bugün neredeyse bir halkın ve hatta Filistinli bazı grupların davası haline geldi.
Mescid-i Aksa’yı savunmak gibi büyük bir yükü sadece Kudüs halkı omuzlamak zorunda kalıyor.
Oysa Müslümanlar olarak bizim iki elimiz kanda da olsa ilgilenmemiz ve ne pahasına olursa olsun unutmamamız gereken davalarımız var.
Arakan’da yaşanan acılar bunu bize bir kez daha hatırlattı.
Myanmar ordusunun ve Budist çetelerin işlediği katliamlar karşısında sessiz kalmayan Türkiye’nin girişimleri sonucu gözler yeniden İslam coğrafyasının sancılı bölgelerinden biri olan Arakan’a çevrildi.
Yusuf El Karadavi’nin başkanlığını yaptığı Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin çağrısı üzerine Cuma günü camilerde Müslüman Rohingyaların maruz kaldıkları baskıları anlatan hutbeler okundu.
Gazze Şeridi’nde abluka altında yaşayan Filistinliler kendi dertlerini bir yana bırakıp Arakan’daki kardeşleri için dua etti.
İslami Direniş Hareketi “Hamas” lideri İsmail Heniyye, katliamlarda hayatını kaybeden Arakan Müslümanları için Cuma namazının ardından gıyabi cenaze namazı kıldırdı.
Ümmetin ortak davalarının Müslümanları birleştirme gibi bir özelliği var.
İslam dünyası da her zamankinden daha çok birlik ve bütünlüğe muhtaç.
Bu nedenle hükümetlerin gündemleri ne olursa olsun ümmetin ortak davaları Müslümanların gündeminden asla düşmemeli.
O davalarla ne kadar çok ilgilenirsek birlik ve bütünlüğümüz, kardeşlik duygularımız o kadar çok güçlenir.
İslam ülkelerinin bugün meşgul olmak zorunda kaldıkları sorunların bir kısmı gerçek sorunlar.
Bir kısmı ise sebepsiz yere çıkarılmış gereksiz ve sun’i sorunlar.
Körfez’de üç ülkenin Katar’la yaşadığı kriz gibi.
Bu tür sorunlar maalesef ümmetin dikkatini gerçek sorunlarından başka yöne çekiyor.
Halihazırda yeterince bölünmüş durumda olan ümmetin daha da bölünmesine yol açıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da dün Kazakistan’daki İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde yaptığı konuşmada işte bu noktaya dikkat çekerek şöyle dedi:
“Dünyanın her yerinde Müslümanların sıkıntı içinde yaşadıkları bir dönemden geçiyoruz. İslam ülkeleri olarak bizim birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı seferber etmemiz gerekirken enerjimizi bu tür krizlerle heba etmemeliyiz.”
Burada ümmetin alimlerine ve entelektüellerine de büyük görev düşüyor.
Basiretsiz liderler İslam ülkelerinin gücünü ve enerjisini gereksiz kavgalarla tüketmek isterse istesin Müslümanlar buna ortak olmamalı.
Bizler kendi gündemimizi belirlemeli ve ortak davalarımızı o gündemin başına koymalıyız.
Aksi takdirde Müslümanların hayati öneme sahip davaları unutulur.
“Büyükler ölür, küçükler unutur” diye düşünen düşmanlarımızın da istedikleri bu.
Filistin, Keşmir, Afganistan, Arakan, Eritre, Moro, Doğu Türkistan ve benzeri birçok davamızdan çocuklarımızın da haberi olmalı.
Ümmetin sorunlarını öğrenmeleri için her bir sorunun medyanın gündemine girmesini beklememeliyiz.