1990 ile 2000 yılları arasında çocuklar ve gençler arasında Amerikan tıraşı denilen bir saç modeli vardı. Bizzat şahsım kestirmiş ve binamızdaki o dönemin yaşlı bir sakini tarafından nahoş tıraşlı bir delikanlı olarak adlandırılmıştım. Ona göre saçın ideal tıraşı başın bütün kısımlarından aynı oranda kesilen saç miktarı ile gerçekleşiyordu. Bu ideal saç kesimini o zaman garipsiyordum ama üniversite yılları ve sonrasında vazgeçemediğim saç modelim olmuştu.

Kırsal denilebilecek bir yerleşim yerinde doğup gençliğe adım atan biri olarak Amerika’nın etkisi bize saç sitili ile dokunurken o zamanlarda büyük şehirlerde McDonalds’ta hamburger yiyip Starbucks’ta kahve içmeye kadar giden bir etkinin olduğunu düşünebiliriz.

Aynı yıllarda üst düzey gelir elde eden sanatçı, iş adamı vb. durumda olan Türk vatandaşlarının Amerika’da ev alma, çocuk doğurma, şirket açma gibi hayallerini süsleyen farklı amaçları da yok değildi. Tabii saç tıraşını Amerikan kestirip binasındaki bir büyüğünden fırça yiyen bir genç için çok hayalî hedeflerdi bu amaçlar, yanlış anlaşılmasın hâlâ da öyle.

Akademi dünyasının Amerika hayali belki de en masum ve pozitif olanı olarak görünse de gidip de dönmeyenlerin, dönüp de ülkesini beğenmeyenlerin egoları arasında kayboldu o masumiyet. Dönüp de çoğu çalışan ise kendi öz değerlerine uygun olanı bulup ortaya çıkarmaktansa Amerika’da gördüğünü Türkiye’ye uyarlamaya çalıştı. Çoğu uyarlama işe yaramadığı gibi kültürel yozlaşmanın kapısını araladı.

Yukarıdaki örneklerden öte Amerikan bayrağına sarılıp yatanların ortaya çıkması ile beraber Amerikan hayranlığının zamana bağlı olarak şekil değiştirdiği söylenebilir. Şekil derken hayranlığın vatana ihanete giden sürecini kast ediyoruz. Anadolu’nun kurtuluşunu Peygamber bize verdi diye sözde hizmet ettiğini söyleyen bir terör örgütünün lideri ve beyin takımının yıllardır Amerika’da derin yapıların kuklası olması gibi.

ABD’nin yanı başımızda ne yapmayı amaçladığını düşünmek şöyle dursun terör örgütlerine verdiği silahları görmek istemeyenler mi dersiniz ABD ile yaşanan son vize restleşmesinden dolayı haydut devlet ilan edileceğiz korkusu ile Türkiye’yi suçlayanları mı? Bu insanların Amerikan hayranlığında geldikleri son nokta burası mıdır diye düşünecek olursak, bu yazı yazılırken CHP’li bir vekil ABD’ye seslenerek Türkiye’yi değil AK Parti’ye oy verenlere vize cezası uygulayın diyordu. Bu duruma bakarak geçmiş süreci göz önünde bulundurursak söyleyeceğimiz çıkarım şu olabilir; ABD hayranlığında o son nokta bitmeyecek, türlü türlü hayranlık örneklerini göreceğimiz süreçler daha artacak!