Kâinatta her şeyi yoktan var eden Allah(cc), yarattığı varlıkların en şereflisi ve en mükemmeli olarak insanı yaratmış ve kendisine muhatap seçmiştir. Bizleri kendisine muhatap alan ve sonsuz ihtimaller içerisinde bizleri insan olarak yaratan Rabbimize sonsuz kere şükürler olsun. Yüce dinimiz İslam, tüm yaratılmışlara karşı sevgi ile yaklaşmayı, onlara karşı merhametli olmayı bizlere tembihlemiştir. Hele hele dünyaya gelmemize vesile olan, bizleri yetiştirip büyüten anne ve babalarımıza karşı sevgi ve merhamet içerisinde olmamız özellikle belirtilmiştir.
Kıymetli dostlar; hiçbir şey asla hakikati boğamaz! Farkındaysanız dünyaya geldikten sonra henüz bebek iken öğrendiğimiz kelimelerin ilki anne, diğeri de babadır. Bunu bize öğreten de kalplerimizi birbirine ısındıran da şüphesiz ki Cenab-ı Allah’tır. Bizleri, anne ve babalarımız kadar içten, samimi ve karşılıksız seven bir başka insan da yoktur. Biz faniler için, onların varlığı, paha biçilmez bir hazine, yoklukları da hiçbir zaman doldurulamayacak kadar büyük bir boşluktur. Bakın yakın zamanda yetim kalmış biri olarak benden söylemesi; şu fani dünyada henüz daha yaşıyor ve nefes alıyor iken, ebeveynlerinizden hayatta her kim varsa, onlara bala koşuşan arılar gibi koşuşun. Ellerini ayaklarını öpün, helallik isteyin ve bolca hayır dualarını alın…
Yüce dinimiz İslam’da bilhassa annelere olan sevgi ve merhametin yeri çok başkadır. Çünkü cennet kapılarını sonuna kadar açacak olan tılsım işte tam da buradadır. Kendisi de bir öksüz olan ve öksüz olarak büyüyen Fahri Kâinat Efendimiz anne sevgisine pek çok kıymet biçmiştir. Anneye olan hürmeti, saygıyı, iman ve ahlak vazifesi olarak görmüştür. “Cennet annelerin ayakları altındadır.” buyuran Fahri Kâinat Peygamber efendimiz “Annen ve baban senin cennetin ve cehennemindir.” diyerek de bu hususta bizleri açıkça uyarmıştır. Yine öte taraftan asla unutmamamız gereken bir gerçek daha vardır: Anne ve babaya karşı günah işleyenlerin cezasının öbür dünyaya ertelenmeyeceği ve bir şekilde mutlaka bu dünya hayatında bila noksan karşılığını bulacağıdır. Tekrar hatırlatmakta büyük fayda görüyorum: Anne ve Babaya karşı gerekli ilgi ve şefkat göstermenin mükâfatı her iki dünyada çok büyük ancak onlara gösterilecek eziyetin, şefkatsizliğin ve hürmetsizliğin de hem bu dünyada hem de ahirette cezası çok ama çok ağırdır.
Onlara karşı her ne yapıyorsak ya da nasıl davranıyorsak bütün bunları yaparken çocuklarımıza da rol model olduğumuzu, onların da bizlere nasıl davranması gerektiğini güzel bir şekilde öğretmiş olduğumuzu da zinhar hatırdan çıkarmayalım. Yani demem o ki ne ekersek onu biçeceğiz. Yine bu arada yeri gelmiş iken anne sevgisinden de bahsetmemiz gerekmektedir. Çünkü bu sevgi de ıskalanamayacak kadar önemli bir husustur. Esasen annelik ve anne sevgisi bir döngüdür. Anne kokusu ve sevgisi ile büyüyen çocuklar erişkin hale geldiklerinde yaşıtlarına göre daha başarılı ve daha merhametli olmaktadırlar. Ünlü Psikiyatrist Irwin Yalom’un “Anne sevgisinden yoksun büyüyen çocuklar, kendilerini sevmek, diğerlerinin onları seveceğine inanmak veya başkalarını sevmek için gerekli olan temel güven duygusunu geliştiremezler. Yetişkin hayatlarında yabancılaşırlar, içlerine kapanırlar ve başkalarıyla genellikle düşmanca ilişkiler kurarlar…” tespiti de sosyal hayat içerisinde oldukça mühimdir.
Yine diğer taraftan anneler de çocuklar gibi her zaman sevgi ve ilgiye layıktırlar. Kapitalist düzenin ve kokuşmuş sistemin bir göstergesi olan “anneler günü” safsatası bizim dinimize göre fersah fersah yanlıştır. Paraya tapanların oluşturduğu bu Emperyalist sistemin savunucuları menfaatleri doğrultusunda duygu sömürüsü yaparak her gün yeni bir şey uyduruyor. O değil de kelimelere de artık itimadımızı bırakmadı aşağılık çukurlar… Bizim dinimize göre her gün anneler günüdür. Mamafih yılın bir gününe sığdırılmış bir gün kekremsidir ve asla anneler günü olamaz!
Ezcümle kıymetli dostlar toparlayacak olursam demem o ki; anne duasını almanın önemini bilelim ve bu konuya bu nazarla bir kez daha bakalım. Anne duasını almadan bu dünyadan dımdızlak göçüp de nasipsiz bir şekilde Yaradan’ın huzuruna gitmeyelim “Annesinin ayağını öpen cennetin eşiğini öpmüş gibi olur.” diye buyuran Peygamber efendimize(sav) kulak verip şöyle kendimizi bir güzel tamir edelim. Yuvadan uçunca, elimiz üç beş para görünce ya da makam mevki sahibi olunca gaza gelip birden ne oldum delisi olmayalım. Ölene kadar onlara muhtaç olduğumuz gerçeğini asla unutmayalım. Hem ne diyordu şair? “Ana başa taç imiş, her derde ilaç imiş, bir evlat pir de olsa, anaya muhtaç imiş…” Başlarımızın tacı, dertlerimizin ilacı, gönüllerimizin sultanı annelerimize, hakikat pınarından dökülen bütün güzel sözler feda olsun…
Müsaade ederseniz köşe yazıma, yazıyı yazar iken âcizane kaleme aldığım bir şiirle son vermek istiyorum. Hayatın kahrını ve yükünü çeken, haksız yere ağlatılan o eli öpülesi güzel insanlara, Anadolu’nun toprak kokan tüm annelerine ithaf olunur…
Selametle…
ANAM…
Eli nasırlı, başı yaşmaklı anam…
Elinde ekmekle
Ardımda dolanan anam…
Hayatın tüm yüküne katlanan
Bakışları kendinden yaşlı anam…
Sıkıntıları sabırla pişiren,
Ak saçlı, doğum sancım anam…
Yaşam ile ölüm arasındaki berzahta
Neşesi, sıcağı çekilen anam…
Balalarının mutluluğu için
Bedenini kendine mezar eden anam…
Bilirim anam, bilirim!
Anaların gözyaşı kutsaldır.
Çocuklar hıçkırır, analar ağlar…
Lakin artık ne olur yeter anam!
Titrek kalbini daha fazla üzmeyesin
O güzelim yufka yüreğine
Artık hazan rüzgârı değmesin…
Sen ağlayınca bilesin ki
Sol yanım çok acıyor,
Gözüm benden habersiz ağlıyor
Sineme kelimeler sığmıyor
Dilim lal, kalemim kör oluyor…