Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın projesi olan HDP’nin eş başkanı Selahattin Demirtaş hakkında “serbest bırakılsın” diye karar verdiğine göre bize uygulamaktan başka bir şey düşebilir mi? Öyle ya, Avrupa Konseyi’ne 1949’da “biz gitmez isek komşuyu alırlar” diyerek Yunanistan’la aynı gün koşa koşa katılan bir ülke değil miyiz?

HDP’liler muhalefet tarafından yalnız bırakıldıklarına ağlayadursunlar, hiç de yalnız olmadıklarını hissettirmek için birbirleriyle yarışanlar var. CHP zaten sadece HDP’nin değil, devletle kavgalı tüm marjinal solun ileri karakoluna dönüştüğü için yadırganacak bir şey yok. Bu yüzden bizi “kararları uygulamazsak açlıktan ölmekle” tehdit eden CHP’nin Brüksel damgalı vekilinin höykürmesine de, Türkiye’nin “terörü destekleyen bu kararı tanımamasına” öfkelenen Kılıçdaroğlu’nun “sen kimsin” diye devletin başına çemkirmesine de şaşırmadık.

Fakat, İyi Parti ile Saadet’in tavrını hayret makamında karşılamak için biraz daha zamanımız var sanıyordum. Sağolsun Karamollaoğlu seçim zamanında kaldırdığı sol yumruğunun hakkını fazlasıyla verdi.

Lakin, “AİHM kararlarını uygulamak lazım” diye ekranlarda en çok haykıran kişi, Yusuf Kaplan gibi pek çok muhafazakarın gönlünde müstesna bir yeri olan İyi Parti Gn. Bşk. Yrd. Yavuz Ağıralioğlu olduğuna göre Avrupa Konseyi şeref madalyasını ona vermeli. Artık rahmetli “Muhsin Yazıcıoğlu’nun emaneti” diye durduğu yere aldırış etmeden bağrına basanlar için de okkalı bir hediye olur.

AVRUPA KONSEYİ NE İŞE YARAR?

Gelelim o verdiği kararlarda adeta “ilahi hikmet” aranan, adaletinden şüphe duyulmayan AİHM’e. Geçtiğimiz yıl, mahkemeye konsey üyesi 47 ülkeden 59 bin 800 başvuru gelmiş. Bunların 15 bin 50’sini Avrupa Konseyi’ne Sovyetler dağıldıktan, yani kurulmasından 47 yıl sonra katılan Rusya aleyhine yapılan başvurular oluşturuyor. Rusya, AİHM’in bağlı bulunduğu Avrupa Konseyi’ne katıldığı 24 yıldır ihlaller konusunda 1.’liği kimseye kaptırmadı. Onu 9 bin 250 başvuru ile Türkiye takip ediyor. Bizden sonra ise Ukrayna, İtalya, Bosna Hersek ve Azerbaycan var.

Avrupa’da insan hakkı ihlali konusunda başvurunun çok az olduğu ülkelerde var. Mesela mahkemenin merkezinin yer aldığı Fransa bu ülkelerden birisi. Ülkede iki yıldır polisin uyguladığı şiddetten bırakın sıradan eylemcileri, gazeteciler bile nasibini fazlasıyla aldı. Kafalarda patlayan coplardan fışkıran kanlar, Paris sokaklarını aşıp ekranlarımızdan evlerimize kadar ulaştı. Fakat öyle görünüyor ki AİHM için Fransız yargısı muhteşem bir adalet anlayışı göstermiş.

AİHM’E GÖRE BİZ SUÇLUYUZ AMA ALMANYA TERTEMİZ

Neo-Nazi saldırganlığının hortladığı, her gün bir başka şehirde camilere saldırıların olduğu; evleri yakılan Türklerin mağdur, canilerin ise ellerini kollarını sallayarak gezdiği Almanya için AİHM’in verdiği sadece 8 karar var. Onların hepsi de Alman Devleti lehine. 8’i Türk 11 kişiyi hunharca öldüren, çok sayıda bombalı saldırının faili Alman Terör Örgütü NSU için açılan dava beş yıl sürmüş ve sadece Beate Zschäpe isimli bir kişi ömür boyu hapse mahkum edilmişti. 4 kişi ise 2 yıl gibi küçük hapis cezaları almıştı. Örgütün Alman istihbaratı ile yakın ilişkileri olduğunun açık kanıtı ise, Zschäpe’nin teslim olduğu gün Alman Hükümeti’nin bu örgütle ilgili tüm gizli evrakı imha etmesi olmuştu.

Mağdur avukatları Alman Mahkemesi’nin karar gerekçesini yazarken, katiller aleyhindeki tek bir delili dahi dikkate almadığını söyleyerek itiraz etseler de AİHM için bunlar asla bir “ihlal” olarak görülmesi.

Oysaki AİHM’in önünde PKK ve FETÖ terör örgütü mensuplarının binlerce başvurusu var. Üstelik bazılarını sonuçlandırıp Türkiye’yi mahkum etmeye başladılar bile. FETÖ davalarının pek çoğu yeni tamamlandığı için AİHM’de aleyhimizde sonuçlanmış binlerce dava ve milyonlarca euro tazminatla karşılaşmamız an meselesi.

Bakalım Kılıçdaroğlu, Akşener ve Karamollaoğlu gizledikleri ortakları HDP için sergiledikleri dayanışma performanslarını FETÖ’cüler için ne büyüklükte gösterecekler?