“Zahid bizi tan eyleme

Hak ismin okur dilimiz

Sakın efsane söyleme

Hazret’e varır yolumuz”

Her ölüm erken, her ölen yarım bırakır. Bu dünyadan Ganire Paşayeva geçti.

Akıl, feraset, cesaret ve asalet tek bedende nadiren toplanır. Paşayeva, bu zümredendi. Ona olan hayranlığım yeni değil. Birine “güzel” demek için içten dışa uyum gerekir. O da öyleydi.

Kısa ömrü bereketle dolu bir fikir, hareket ve vicdan insanıydı. Duruşu dik, karakteri güçlü, korku ile tanışmamış, dilinin ve kalbinin eri bir cesur yürekti. Onu en çok “vatan aşkı” ile hatırlasak, anısına sadık kalmış oluruz.

TÜRK’ÜN YİĞİT KIZI

Tovuz şehrinin ve tüm Türklerin evladı Ganire Paşayeva, ömrünü Türk milletinin faydasına ve bekasına vakfetti. Bütün gayretini Türk dünyasının birlik ve dayanışmasına sarf etti. Türkiye’de de bu manada sayısız etkinliğe katıldı. Onun için vatanın içi vardı ama dışı yoktu.

Türkiye’den Azerbaycan’ı ziyaret edenler ona “Yurt dışından geldik” dediklerinde verdiği cevabı hatırlıyorum: “Burası vatandır. Türkiye de vatandır; Azerbaycan da. Vatanın dışı olmaz.” diyecekti.

Halil Cibran, “Sevinç ve acılarımızı, onları yaşamadan çok önce seçeriz...” der. Paşayeva’nın hayatına bakıldığında, gözünü budaktan ayırmayan bu yiğit kadının erken yaşlardan itibaren Türk davası için yola çıkmayı göze aldığı anlaşılıyor. O yolda yaşadığı tüm zorlukları şeref nişanı gibi taşıdı.

Türkiye’ye olan düşkünlüğü de onu bizim için ayrı bir yere koyuyor. Paşayeva biliyordu "Türkiye'nin güçlü olmasının Türk dünyasının güçlü olması" anlamına geldiğini ısrarla savunuyordu. Avrupa’ya yaptığı ziyaretlerde ve çıktığı kürsülerde Türkiye’yi de temsil ediyor, dil uzatmaya cüret edenlere fırsat vermiyordu.

NAAŞI DA ÖMRÜ GİBİ SADEYDİ

Bir ilkyaz kadar kısa sürdü bu dünya hayatı. Aniden rahatsızlandı ve emaneti teslim etti.

Çok dua aldı. Şifa sadece dünya nasibi değildir; berzaha da kalır.

Vefatıyla Türk dünyasını yasa boğan Paşayeva'nın cenazesi, Bakü'de yüzlerce seveninin katılımıyla Hakk’a uğurlandı. Naaşı da ömrünün sadeliğine yakıştı. Tabutun altına serilen kilim Türk işi, üzerine serilen güller muhabbet çiçekleriydi.

“Hazret’e varır yolumuz” der Muhyi, biz vedalaşmaz, yolcu ederiz. Gidilen yerde kavuşmak vardır en sevgiliye. Ganire de Mevlâ’sına kavuştu. İzinde binlercesini daha bırakarak…

Katıldığı bir televizyon programında merhum Paşayeva şöyle demişti: “Her şeyi bırakıp gideceğiz. En sevdiklerimiz bile bizi toprağa koyup terk edecekler. Bizden geriye ne kalacak?”

Yaşadığı gibi gitti coğrafyamızın yiğit kızı. Dünyaya bedeldi. Ganire’den geriye “adamlık” bize de yine özlemek kaldı.

Ruhu şâd, diyarı rahmet olsun.