Çekmeköy Belediyesi birbirinden anlamlı ve başarılı projelere imza atmaya devam ediyor. Başvuruları 12 Nisan’da sona erecek olan “Merhamet ve Adalet” temalı kısa film yarışması ve verdiği destekler ile biz sinemaseverlerin gönlünü kazanmıştı.

Dün yine başka bir proje vesilesiyle Çekmeköy’e misafir oldum. Açık Fikir Platformu adı verilen proje kapsamında 40 lise öğrencisine değişik branşlarda eğitimler veriliyor. Normal bir okul eğitiminden farklı olduğu için gençler tarafından da sevilen bir proje olmuş.

Biz de sinema dersinde bir araya gelmiş olduk. İlk dersimizde Dennis Gansel’in ilk uzun metraj filmi olan Almanya yapımı Die Welle –Dalga (2008) (Türkçeye Tehlikeli Oyun diye çevirmişler) filmini izledik.

Filmde başrolleri Jürgen Vogel, Max Riemelt, Jennifer Ulrich, Jacob Matschenz ve Frederick Lau paylaşıyor.

Üçüncü Hare adlı yaşanmış bir sosyal deneyi anlatan film Die Welle adlı kitaptan uyarlanmış.

Yönetmen bu filmi ile İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde ‘jüri özel ödülü’ almıştı.

Günümüz Almanya’sında geçen filmde lise öğretmeni Rainer, totaliter bir devletin nasıl işlediğini anlatmak için öğrencilerine bir deney hazırlar. Birkaç gün içinde deney, Dalga adlı gerçek bir harekete dönüşür. Önce logo tasarlanır, ardından üniformalar ve myspace’te bir sayfa… Arkasından da dışlanma ve tehditler gelir… Fikir ayrılıkları şiddete dönüşmeye başlayınca öğretmen deneyi bitirmek ister, ama iş işten geçmiştir.

Dalga derdini oldukça başarılı şekilde anlatan, eğitimi sisteminin ne anlama geldiğini çok çok iyi şekilde izleyicisine aktaran bir film. Özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin nasıl kolay şekilde yönlendirilebildiklerini sosyal bir deney üzerinden anlatması filmi güzelleştiren bir unsur.

Filmi izlerken her sabah sıraya dizildiğimiz, ellerimizi önümüzdeki arkadaşımızın omuzuna uzatarak ‘hizaya girmek’ zorunda bırakıldığımız ve “Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir” diye diye gerilediğimiz günler geldi aklıma. Yahu bir Allah’ın kulunun aklına “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!” atasözümüz gelmemiş mi? Hadi bu gelmedi, “Lafla peynir gemisi yürümez!” gelseymiş.

Şükür Allah’a ki o günler geride kaldı. Şimdi icraat yapıp onun üzerinden tartıştığımız günlere geldik en azından.

Hasılı kelam 40 kişiyle başladığımız filmi (gururla söylüyorum) 10 kişiyle bitirdik. Filmi altyazılı izlediğimizi düşünürsek bu rakamın iyi olduğunu söylemeliyim. Kalan bu kardeşlerimizle de güzel bir ekip olduk bile. Nasipse artık iki haftada bir film okumaları yapacağız. Belki içlerinden birisi başarılı bir yönetmen, birisi senarist, birisi de sinema yazarı olur. Henüz lise 1. ve 2. sınıf öğrencileri olduklarını düşünürsek bu imkansız değil.

7-8 yılını belediyelerde kültür-sanat işlerinde görev alarak geçirmiş birisi olarak belediyelerden çok fazla ümitvâr olmasam da bu gibi etkinlikler bir nebze sızımızı dizginlemeyi başarıyor. Çekmeköy Belediyesi’ne de diğer derslerin arasında ‘sinema’yı unutmadığı için ayrıca teşekkür edelim.