2010 ve 2011 yılları arasında Avrupa ülkelerine eğitim, sanat ve sosyal faaliyetlerde bulunmak üzere giden öğrenci sayımız 10095. Bu sayı ülkemizdeki 112 üniversitede eğitim görürken öğrenci değişim programlarından faydalanan öğrencilerimizi de kapsıyor. Aynı yıllarda ülkemizdeki üniversitelere gelen öğrenci sayıları da hemen hemen giden öğrenci oranına yakın.

Ülkemizden giden öğrencileri, taşıması gereken şartlar açısından incelersek bu öğrenciler üniversitelerin akademik açıdan umut vaat eden öğrencileri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Aynı oranda Avrupa’dan ülkemize gelen öğrencilerin taşıması gereken şartlar, bizim öğrencilerimizde olması gerekenler kadar yüksek bir seviyede midir? Tartışılır.

Gelen öğrencilerin çoğunun Avrupa ülkelerine yerleşen Türk ailelerin çocuklarının olması da yüksek bir ihtimal. Avrupa’nın en iyi üniversitesindeki idealist öğrencilerin Türkiye’ye gelmek için Türkçeyi öğrenmek istemesi ne kadar gerçekçi olabilir diye düşünebiliriz. Burada ülkemizi ikinci plana atıp eziklenme çabasında olmadığımı özellikle ifade etmek isterken amacımın farklı olduğunu belirtmek istiyorum. Ülkemizde özellikle büyük şehirlerde ebeveynlerin seçtiği kolejlerin çoğunluğu, yurt dışındaki üniversitelerle ilişkili olanlar olması da herkesin malumu. Çocuklarını Avrupa’da eğitim aldırmak isteyen ebeveynlerin çoğunluğu oluşturmasının yanında sadece yabancı dil öğrenimi de bu durumun en önemli sebepleri arasında görülebilir. Avrupa ülkelerinin ise Müslüman Türk ailelerinin çocuklarını sudan bahanelerle ailelerinden alarak asimile etmeye isimlerini değiştirmekle başladıklarını da buraya koyalım.

Elbette üniversitelerimizdeki öğrencilerin Avrupa ülkelerinde eğitim alması olağan bir durumdur. Yabancı dil bilen gençliğimizin % 85’inden fazlasının yabancı müzik dinleyip film izlemesi de normal karşılanabilir. Önceki yıllar kadar olmasa da iş bulmak umuduyla Avrupa ülkelerine gitmenin planlarını yapan insanlarımız da olabilir.

İstatiksel rakamlar vererek yerimi daraltmak istemiyorum lakin bilinen en önemli klişe gerçek giden beyin göçünün çok azının tekrar geri döndüğüdür. Burslu giden öğrencilerin zorunlu hizmet uygulamasına tabi olmaları bu dönüş oranını biraz artırsa da sonrası için tekrar Avrupa ülkelerine dönmeyi arzulananların oranı hiç de az değil.

Avrupa’da eğitim alıp ülkemiz adına milli olabilmeyi başaran insanlarımızın varlığını artırma adına ne yapılabilir diye uzun yılardır çok düşünmüşüzdür. Yabancı dil eğitimini nasıl yaparsak daha iyi olur diye defalarca denemeler gerçekleştirmişizdir. Sonuç?

Avrupa ülkeleri ile yaşanan son krizden dolayı aslında bazı şeyleri değil her şeyi baştan planlamanın zamanı geldi desek hamasi bir söz gibi algılanmaz umarım. Neyden başlayalım o da bir sonraki yazıya.