28 Şubat darbesinin baş sorumlularından bir avuç kişi müebbetle cezalandırıldı. Ülkemizi ekonomik, sosyal ve siyasal olarak çökerten çete sadece bunlardan ibaret mi? Yıllarca hapislerde çürüyen, işinden aşından olan mağdurları bu cezalar tatmin eder mi? Hiç sanmam. O dönemi yakından takip etmiş ve yaşamış bir insan olarak bu cezaların tarihi kayıtlara geçmesi açısından önemli olduğuna inanıyorum fakat adaletin tam tecelli ettiğini düşünmüyorum. Hani bu davanın ekonomik tetikçileri, hani bu davanın medya tetikçileri, hani bu davanın sivil toplum tetikçileri… Onların yaptığı zalimlikler yanlarına kar kalmıştır. Onların açtığı yaralar henüz kapanmamıştır.

28 Şubat, milletimizin son 60 yıldır yaşadığı darbelerin en ağırı ve topluma en çok zarar verenidir. “Post modern darbe” gibi tanımlanmış, yönetimi ele geçirmenin yanı sıra topluma nizam vermenin de adıdır. Darbeyi yapanlar kukla tiyatrosunda olduğu gibi perde arkasında kalmış sahneyi sivil figüranlar almıştır. Bu figüranlar kendilerini kahraman sanarak sağa sola destursuzca saldırmışlardır. Milletin değerleriyle oynanmış adına da “irtica geliyor” denmiştir. İrtica kadar başınıza taş düşsün, irticanın da mürtecinin de en büyüğü sizdiniz.

Devşirilen hainler aracığıyla toplumu aşağılayan, inancıyla alay eden görüntüler, kontrol ettikleri medyalar aracığıyla faş ediliyordu. Maksat kargaşa çıkarmak, milleti birbirine kırdırmaktı. Bu işi gönüllü yapacak salaklar da çoktu. Onlar kendilerini şöyle kandırıyorlardı “Ne yapalım efendim memleket elden gidiyor, biz müdahale etmezsek kötü şeyler olacak. Memleketi üç buçuk mürtecinin eline mi bırakalım.” mealinde söylemlerle yaptıklarını haklı çıkarmaya çalışıyorlardı. Farkında olmadıkları şey mürtecinin evdeki babaları, anneleri, kız kardeşleri olmasıydı. Hainlerle salaklar birleşiyor milletin inancına savaş açıyorlardı. Tarih halkıyla savaşan nemrutların, tiranların ibretlik hikâyeleriyle doludur. 28 Şubat nemrutlarının kayda değer bir hikâyeleri de yoktur. Çünkü onlar sinsi, kaypak işlerin adamlarıdır.

Bu anlattıklarım hayal ürünü konular değildir. Sadece isimlerini etrafınıza bakarak göreceğinizi biliyorum. Ben de çok hain tanıdığım gibi çok salağa da şahit oldum. Ama buradan bir sitemimi de paylaşmak istiyorum. Bu toplumun asli unsuru milli ve manevi değerlerine bağlı insanlar değerlere düşman olanlardan daha kısa hafızaya sahipler. Bütün olup biteni unutma eğilimi hep ağır basıyor. Büyük çoğunluğun unutması normal bir durumdur ancak münevverlerin, aydınların, sanatçıların bu ağır travmayı unutmaları acı verici… Bu ülkede tükenmiş bir ideoloji adına kahramanlar üretilirken, haklın, değerlerin kahramanları kısa sürede unutuluyor. Bu dramatik olaylar yeni nesillere aktarılmıyor.

Milletin yoksul evlatları bin bir çileler çekerek kapatılan camilerini, ellerinden alınan Kur’an kurslarını yine vefalı milletin kıt imkânlarıyla imar ettiler, inşa ettiler, ihya ettiler. Gün geldi Kur’an kurslarını ihya eden vefakâr adamların çocukları patron oldular evlerini, arabalarını çeşitlendirdiler. Birçoğu lüks ve sefahat içinde yaşamaya başladılar. Fakat akıllarına bu toplumun değerlerini gelecek nesillere taşıyacak kültür sanat alanlarına çok para kazandırmadığı için yatırım yapmıyorlar.

28 Şubatçıları FETÖ’cülerin hapse attığı gibi haberler bir kesim tarafından ısrarla vurgulanıyor. Bu ihtilalın kendi çocuklarını yemesi gibi bir şey. 28 Şubat darbecilerinin en büyük destekçisi FETÖ değil miydi? Televizyonlara çıkıp efsunlu laflarla toplumu uyutma, uyuşturma görevini üstlenmemişimiydi?

Biz o günleri unutunca tarih yeniden tekerrür etti ve 15 Temmuz gibi bir musibet yaşadık. Gelecek nesillerin aynı dramlarla karşı karşıya kalmaması, kötülerin galebe çalmamsı için hak edenin cezasını çekmesinin yanı sıra masumlarında uyarılması gerekir. Yoksa tarih durmadan tekerrür eder ve biz ibret alanlardan olamayız.