Enteresan bir ülkede yaşıyoruz. Ülkenin bir kısmı hakikatle kavgalı, hakikati duymak istemiyor, hakikati dile getirenleri mürted ilan ediyor, her şeyi bir kenara bırakalım; korkuyorlar!
Nasıl mı?
Oda Tv’nin iki gün önce yapmış olduğu bir haberde her şey net bir biçimde belirtilmekte aslında.
Nedir o?
15 Temmuz’da sokağa çıkanların bir kısmı ülkücü diğer kısmı ise HDP ve Kemalistlermiş, anket böyle söylüyormuş. Kıbrıs Harekatını rahmetli Erbakan Hocadan rahmetli Ecevit’e yonttukları gibi 15 Temmuz’u da kendilerine devşirmek istiyorlar. 17-25 Aralık’tan sonra Başkan Erdoğan bunlar (FETÖ) terörist derken, medya ve dershanelerine sahip çıkanlar şimdi zaferi sahiplenmenin peşinde. 15 Temmuz işgali sırasında atm kuyruklarında olduklarını ne çabuk unuttular? Muhakkak istisnaları vardır ama geneli 15 Temmuz’u bir tiyatro olarak yorumlamış ve bugün sahip çıkmak istiyorlar. Yemezler..
Zaten bu argümanın hatalı olduğu şurada gizli. FETÖ en çok nerede teşkilatlandı? Kemalizm’in kalesi olan TSK’da. Ve bununla birlikte FETÖ Kemalizm ideolojisinin temsilcisi olan CHP’de genel başkan değiştirebilecek kadar güçlü. Dedik ya argümanları baştan sona hatalı. Aslında bilerek yapmaktadırlar bunu. Çünkü 15 Temmuz Direnişinin ön safında İslamcılar ve Ülkücüler vardı. Kemalistlere ağır gelen bu. Buna tahammül edemiyorlar. Çünkü onlar da biliyor ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
15 Temmuz İşgal girişiminin bastırılmasıyla en az FETÖ kadar Kemalizm de yara aldı. Her iki kanadında en büyük destekçisi olan TSK-Ordu bugün bu iki farklı yapılanma dışında dizayn edilmekte. ( Doğu Perinçek’in Ordu içindeki etkisi farklı bir makale başlığı). TSK-Ordu yıllarca halkı terbiye etme aracı olarak kullanıldı. Ve finalde her iki düşünce-görüş TSK’yı aktif olarak kullanıp darbecilikte karar kıldılar. 15 Temmuz’da, 1960’da, 1980’de olduğu gibi.. Bugün onların çeşitli argümanlarla 15 Temmuz’a sahip çıkmaya çalışması İslamcı ve Ülkücü geleneğin Cumhur İttifakı çatısı altında birleşip iç ve dış siyasete yön vermesinden öte gelmektedir. Yeni Türkiye’nin inşasında olamamak sanırım en büyük dertleri bu. ( S-400 meselesi vs.)
Tüm bunlarla birlikte yukarıda parantez içeresinde belirttiğim bir durum var. Hükümetin sivil ve askeri bürokrasi olmak üzere devlet kadrolaşmasında dengeyi tutturamaması meselesi. Sivil ve askeri bürokrasiyi FETÖ’den temizlerken bunların yerine Kemalist kadroların geldiği görülmektedir. Böyle olduğu takdirde AK Parti ve MHP’nin oluşturmuş olduğu ittifakın kadrolaşamaması söz konusu olur. Ve yapılan tüm reformların heba olacağı, gelecek adına hiçbir şeyin değişemeyeceği sorunsalı ile karşı karşıya kalırız.