Hiç zenci görmemiştim. İlk kez Cumhuriyet yurduna kayıt yaptırdığım gece oda arkadaşlarımın zenci olması sebebiyle tanıdım onları. Ne yalan söyleyeyim, 18 yaşlarında köyden yeni gelmiş bir çocuk olarak tedirgin olmuştum. Onlar siyah beyaz televizyon filmlerindeki kötü adamlardı. Ya da acınacak Kunta-Kinteler. Aklımda insanla ilgili bir çağrışım yoktu. Sabah yurt müdürüne giderek rahatsızlığımı söyledim. Başka bir odaya gönderdi beni.
Ankara’ya yağmur yağıyordu. O zamanlar kışları hava kirliliği denen şeyin dibine vurmuş berbat bir şehirdi. Gittiğim odada yatağının üstünde bağdaş kurmuş bir çocuk vardı. Elinde memleketteki arkadaşından gelmiş bir mektup, gözleri dolu dolu hıçkırıyordu, “Öpim öpim torpagini öpim Erzurum.” Ondan da zencilerden korktuğum gibi korktum. Eyvah dedim; bu oda da manyak var.
Sonra o çocuk yıllar süren kadim bir arkadaşlığın başlangıcında oldu. Yazmayı çizmeyi ondan öğrendim. Zencilerden de Muttasım’la hala görüşüyoruz. Bana ayna oldular. Yoksa kendimin de aslında bir zenci olduğunu asla bilemeyecektim.
Belki onun içindir “Ülke” dergisinde ilk yayınlanan denememin adı “Filistin’de Mustafa, Harlem’de Michael, Erzurum’da bir koca kafalı çocuk” olmuştu. Barack Hussein Obama 4 Kasım 2008’de yapılan 2008 ABD başkanlık seçimlerini kazandığında gazeteler “İlk siyahi başkan” manşetini atarken gülümsedim. Biz 2002 de kazandık beee…
Uçurumlara öptürdüm
Gözlerimi uçurumlara
Kaşlarım gerili bir Kafkasya
Onun için biraz karanlık
Onun için biraz mazlum
Ben böyle bakarım, biraz bakarım
Zenci olduğum doğrudur Amerikanya’da
Çölde bedevi
Ağaçta kuş yuvası
Şu Filistinli ceset benim
Benim bu ucuz ayakkabılar
Ben böyle ölürüm, biraz ölürüm
Şiiri çatmayı
Kenar mahalleli bir gecekondudan
Sevda çekmeyi
Erzurumlu koca kafalı bir çocuktan
Vurmayı vurulmaktan
Ağzımı silmeyi anamdan öğrendim
Ben böyle yaşarım, biraz yaşarım