Zaman rüzgârında genç olmak

Nede çok zor iştir iyi bilirim…

Lakin ömür denilen bu garip yolda

En güzel zamandır gençlik yılları… 

‘’Keşke gençlik yıllarıma bir geri dönebilsem’’

Dediğinizi duyar gibi oldum.

Ah be kardeşim benim, keşke mümkün olsa vallahi dükkan senin..!

Zihnimizin sınırlarını zorlayalım mı? Ne dersiniz?

Hepimizin gençlik yıllarına dair, iyi kötü birçok anısı ya da gizli bir öyküsü var değil mi?

Hataların, hüzünlerin ve dahi sevinçlerin tavan yaptığı,

Geleceğimizin, hayallerimizin muştusu o güzelim gençlik yıllarına dair…

Sanki hiç bitmeyecek sandığımız güzel bir rüya gibiydi o yıllar.

Ömür törpüsünden geçip nede çabuk veda ederek gittiler…

Biliyor musunuz itiraf edeyim ki arkadaşlarımla ettiğim kavgaları bile özlüyorum.

Taştan yapılmış tavanı akan okulumu, eli öpülesi o mübarek hocalarımı özlüyorum.

Öğle arası yaptığımız futbol müsabakalarını

Ve takımın o esas oğlanlarını;

Maradona Ahmet’i, Platini Mehmet’i, Rumenigge İsmet’i…

Kavgasız takım da mı olurmuş!

Küserdik lakin bilesiniz ki en fazla iki vakit…

Hayatım boyunca unutamayacağım,

Nede güzel günlerdi o günler…

Tozpembe hayallerimizin içinde

Tabi ki şıp sevdiklerimizde oldu günahsız…

Ezberlere teslim olmuştuk bir kere,

Hiçbir şey zor gelmez, yorulmak nedir bilmezdik.

Yaşam dağının zirvesine biran önce çıkmak için adeta can atıyorduk

Sanki hep zirvede öylece ‘’küfül küfül’’ oturacaktık..

İniş diye bir şey var mıydı hiç umursamazdık bile.

Akıp giden yılların içinde güneşli ihtimalleri düşünüp,

Günler neden geçmiyor diye için için sızlanırdık.

Okul bitecek, kendi ayaklarımızın üzerinde duracak,

Büyüyecek ve tamamen özgür olacaktık!

Sanki daha dün gibiydi değil mi?

Acaba bunların hepsi bir hayal miydi?

Yoksa hayatın içinde oynadığımız bir oyun muydu?

Ne dersiniz kıymetli dostlar?

‘’Ben oyunu falan bilmem arkadaş!’’

Bana göre hayat;

‘’Ruhun, bedenin esaretinden kurtulması 

Dünya hayatının bitip ahiret hayatının başladığı sonsuz dönemdir.’’

Diyebiliyorsanız!

O vakit harika bir doğru yoldasınız tebrik ederim…

Evet, kıymetli dostlar; Hayat dediğimiz şey, farkına varamayacağımız kadar kısa ve hızlı geçiyor.

Ve biz hala bunun farkında değiliz. Salmışız her şeyi… Sanki ‘’çölde pusulasız kalmış’’ gibiyiz.

Yoksa koşamıyor olmaktan mı yorulduk ne dersiniz?

Deyin hele ‘’hayat mı bayatladı, yoksa biz mi?’’

Ben bilemedim doğrusu..

Hani ya daha rüzgârı tersine çevirecektik?

Nede çabuk gelip geçti o güzelim yıllar değil mi?

Günler geçmiyor derken yıllar gelip geçivermişte haberimiz bile olmamış…

Hiçliğin karanlığına dönüp bakınca anlıyor insan.

Meğer yalan dünya boşmuş da biz bilememişiz…

Gençlik ‘’insanın başına hayatta bir kere gelirmiş’’ derlerdi de biz hiç oralı bile olmazdık…

Oysa gençlik ne büyük bir nimetmiş…

Kıymetini bilelim demeye kalmadan

Ömrümüz bitmiş gençliğimize doyamadan.

İnsanın gençliği esasen ‘’göz açıp kapayıncaya’’ kadarmış…

Bazen hayat bir fotoğrafa ne kadar büyük geliyor değil mi?

Gençlik, Allah’u Teâlâ’nın biz kullarına bahşettiği en güzel nimetlerden biridir.

Velhasıl, takdim edilen ömür sermayesinin kıymetinin bilinmesi, şükrünün eda edilmesi gerekir.

Gençlik dünya imtihanı açısından da en önemli devrelerden biridir.

Çünkü insan, her şeyi yapmaya muktedir olduğu hâlde nefsi ile imtihandadır.

Heyhat..! Her şeyin kıymeti elden gidince anlaşılırmış.

Bizde gafil avlandık ‘’ihtiyarlık gelmeden gençliğin kıymetini bilemedik…’’

Elimizdeyken bir gün yok olacağını, zinhar aklımıza getiremedik..

Bu yüzden düşüncesizce hoyratça harcadık.

Ve şimdi ‘’gençliğimi ah bir geri verseler’’ diye sızlanırken,

Tek yöne, sonsuzluğa bilet alacağımız gün geliyor aklıma.

Mahşer günü soracaklar ya! İşte bu ürkütüyor beni…

‘’Gençliğini nerede geçirdin?’’ Ve ben iman etmişim biliyorum ki;

‘’Gençlikte yaptığının hesabını vermeden hiç kimse bir adım öteye gidemeyecek..!’’

Hem ne diyordu Ömer Hayyam;

Niceleri geldi neler istediler

Sonunda dünyayı bırakıp gittiler

Sen; hiç gitmeyecek gibisin değil mi? 

O gidenler de hep senin gibiydiler

Bu dünya kimseye kalmaz bilesin

Er geç kuyusunu kazar herkesin

Tut ki, Nuh kadar yaşadın zorbela

Sonunda yok olacak sen değil misin?