İşletme biliminin alt dallarını akademik olarak finans, pazarlama, muhasebe ve denetim, tedarik zinciri ve lojistik yönetimi, uluslararası işletmecilik (ithalat ve ihracatı kapsayan) ve girişimcilik olarak sıralayabiliyoruz.
Dolayısıyla işletmelerin de işlevlerini verimli bir şekilde ortaya koyabilmeleri için tüm bu dalların yönetimini iyi bir şekilde ortaya koymaları gerekir.
Finans ilk ve en önemli alt dal olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü paranın olmadığı parasal kaynakların ortaya konulmadığı hiçbir ticari yapının ayakta kalması mümkün değildir.
Şirketlerin finansal durumlarında en çok ihtiyaç duydukları yapılar ise bankalardır. Bankacılık sisteminin güçlü bir şekilde ayakta durması işletmelerin en yüksek derece de arzuladıkları bir durumdur.
Fitch Ratings’in iki gün önce 20 Türk bankasının notunu indirmesi ve bu bankaların görünümünün negatif olduğunu açıklaması bankalarımızın bu açıklamanın sebeplerine iyi dikkat kesilmesini zorunlu hale getiriyor.
Bu açıklamada sebep olarak bankaların varlık kaliteleri, likiditeleri, fonlamaları ve performans riskleri sıralanıyor.
Bu sebeplerin hızlı bir şekilde düzeltilmesi gerekiyor ki işletmeler bankalardan istedikleri fonları rahat bir şekilde kullanıp üretimlerine sıkıntısız bir şekilde devam edebilme yetenekleri güçlensin.
Ayrıca bir diğer konu da enflasyon son yapılan açıklamalarda İstanbul da bir önceki aya göre perakende fiyatları %4.04, toptan fiyatları ise %6.47 düzeyinde artış göstermiştir.
Enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir ortamda finansal anlamda verimli bir üretim yapabilmenin yolu oldukça zora girmektedir. Bu anlamda enflasyon dizginlenmek zorundadır. Aksi takdirde dünya devleriyle mücadele edebilmek her geçen gün biraz daha zora girmektedir.
Diğer taraftan işletmelerin üretim maliyetlerini direkt etkileyen enerji fiyatları (elektrik ve doğalgaz) son üç aylık periyotta üç kez zam görerek zam oranları konutta %30 sanayide ise %48’e ulaşmıştır.
Bu konuda da yerli enerji yatırımlarımız artırılmalı ve bir an önce hayata geçirilmelidir. Aksi takdirde bu enerji maliyetleriyle üretim yapmanın önü biraz daha kapanacaktır.
Enerji fiyatlarının enflasyona direkt etkisini göz önüne alındığımızda bu anlamda yapılacak yerli ve milli yatırımların ivedilikleri daha hızlı hale getirilmelidir.
Ayrıca işletmelerin finansal yapılarının güçlü olmasına etki edecek diğer bir kavram olan faiz oranlarının da hızlı bir şekilde dünya seviyelerine çekilmesi olmazsa olmaz bir durumdur.
Bu oranlarla işletmelerimizin verimli bir şekilde üretim yapabilmesi çok ama çok zordur. Bir de bankalarımızın görünümlerinin negatifliği bu duruma eklendiğinde üretim yapan şirketlerimizin hareket alanları daha da daralmaktadır.
Ülkemiz şirketlerinin yerli, milli ve katma değeri yüksek ürün üretmeleri finansal yapılarının güçlenebilmesi için vazgeçilmesi mümkün olmayan bir olgudur.
Bunlar yapılırken yabancı yatırımcı da unutulmamalı ve yabancı yatırımcıyı ülkeye çekebilmek adına yapılan girişimlerinde önü açılıp sayıları fazlalaştırılmalıdır.
Son dönemde gelinen noktada üretmeden tüketimin önünün açıldığı bir toplum yapısına dönüştürülmeye çalışılan (kısmen de dönüştürülen) Türkiye’nin bu çarktan hızlı bir şekilde çıkması ve uzaklaşması gereklidir.
Çıkılmadığı ve uzaklaşılmadığı durumda tamamen bir tüketim toplumu durumuna gelen pozisyondan işletmelerimizin finansal anlamda kurtulabilmesi daha da zor olacaktır.
Elindeki finans gücünü verimli bir üretim yapmak üzere kurgulayan işletmelerin önü gelecek süreçlerde daha da açık olacaktır.