Bu hafta başında TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) in açıkladığı fiyat endeksleriyle ilgili veriler bize önümüzdeki süreçte Türkiye ekonomisinin karşılaşacağı sorunların neler olabileceğiyle ilgili çok anlamlı bilgiler vermektedir.
Öncelikle verilerin iyi ve doğru okunabilmesi sonrasında da verimli bir şekilde yorumlanabilmesi sonuca giden yolda bizlerin önünü aydınlatacaktır. İyi ve doğru okunuldu fakat yorumlama doğru yapılamadıysa ekonomik ortamın çok iyi anlaşılmadığı sonucuna varılabilir.
Dolayısıyla finansal piyasalarda doğru teşhis sonrasında doğru tedavi bizi verimli bir sonuca ulaştırır. Aynı tıp biliminde olduğu gibi finans biliminde de doğru zamanda doğru müdahaleler yapılmazsa sorunu çözmek mümkün değildir.
TÜİK açıkladığı verilerde ağustos ayı Yurtiçi TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) fiyatlarında aylık %2.3 ve Yurtiçi ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) fiyatlarında ise aylık % 6.6 artış olduğunu beyan etmiştir.
Bu şu demektir Türkiye de Ağustos ayında vatandaşlarımızın kullandığı her türlü ürün ve hizmet fiyatları %2.3 artmıştır. Diğer yandan yine ülkemizde ağustos ayında vatandaşlarımızın kullandığı her türlü ürün ve hizmetin üretimini yapan kişi, kurum, kuruluş ve şirketlerin üretim maliyetleri de %6.6 artmıştır.
2018 yılının ilk 7 ayında TÜFE toplamda %9.99 aylık bazda ise ortalama %1.42 oranında artmış, aynı dönemde ÜFE ise toplamda %18.72 aylık bazda ise %2.67 oranında artış göstermiştir.
Buradan bir karşılaştırma yaptığımızda TÜFE’de ilk 7 ayda aylık ortalama artış %1.42 iken ağustos ayında bu oran % 2.3’e yükselerek %60 civarında yukarı yönlü bir çıkış yaparken, ÜFE tarafında ise %2.67’den ağustos ayında %6.6’ya çok ciddi bir yükselişle %2,45 civarında çok daha büyük yukarı yönlü bir çıkış yaşanmıştır.
Şimdi iyi ve doğru okumayı yaptıktan sonra sonuç olarak TÜFE nin 2018 yıl sonunda %20’nin ÜFE’nin ise %35’lerin üzerinde olacağını tahmin edebiliriz.
2018’in son 4 aylık periyodunda şirketlerimiz ve vatandaşımız hesaplarını bu oranları göz önünde bulundurarak yaparlarsa ülkemizin geleceği adına iyi bir şey yapmış olacaklardır.
Çünkü 2×2 dünyanın her yerinde 4 etmektedir dolayısıyla matematik bilimi global çapta düşünceye göre değişmeyen bir bilim dalıdır.
Ayrıca buradan çıkarılması gereken bir diğer sonuçta şudur döviz artışını durdurmadan enflasyonun çıkışını durdurmak mümkün değildir.
Yukarıdaki ortaya koyduğumuz verilerin ani yükseliş yaşadığı dönemin döviz kurunda yaşanan yükselişin de olduğu periyod olan ağustos ayı olduğunu görüyoruz.
Burada verilerin açıklandığı 3 Eylül 2018’de Merkez Bankası’nın “Merkez Bankası fiyat istikrarını desteklemek amacıyla gerekli tepkiyi verecektir. Parasal duruş yeniden şekillenecektir.” şeklindeki açıklamasıyla PPK (Para Piyasası Kurulu) 13 Eylül 2018’de yapacağı toplantıya kadar bekleneceği görüntüsü piyasalara verilmiştir. Yani piyasalar verilecek tepkinin ne olacağını 10 gün sonra göreceklerdir.
Finansal piyasaların Merkez Bankası’ndan beklediği ise yeni parasal duruşun piyasa mekanizmalarını güçlendirici ve yapıcı bir nitelikte olması yönündedir.
Finansal piyasaların duruşundaki sağlamlık ekonominin tüm katmanlarına güç verici nitelikte olduğu takdirde ülkemizin üretim yeteneği özellikle de katma değeri yüksek ürün ve hizmet üretimi noktasında daha da artacaktır.