Kim ne kadar farkında bilmiyorum ama on yıl önceden başlamak üzere içinden geçtiğimiz şu zaman dilimi tam da gerçekleşmekte olan bir devrimin göbeğinde yer alıyor. Sesinin duyulmayışı, devrimin şiddet kullanılmadan, demokratik usuller çiğnenmeden yapılıyor olmasından kaynaklanıyor. Gürültü çıkaranlar, bunun farkında olanlar.
Eski Türkiye’nin sistemi, yönetim erkinin onlarca kurum eliyle kullanılmasına imkân veriyordu. Anayasa ile belirlenmiş kurumların yanında ordu, medya, sermaye çevreleri ve en önemlisi uluslararası güçler gibi vesayet odaklarının elleri ülkenin sevk ve idaresinin üzerinden hiç ayrılmamıştı. Erkler ayırımı net değildi ve sistem adeta ülkenin yönetilememesine, sürekli kaos halinde patinaj yapmasına ayarlanmış bir şekilde dizayn edilmişti.
Devrim, vesayet odaklarının ellerini millî iradenin üzerinden birer birer çektirecek düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle başladı. Dikte edilen politikaları uygulayan bir yönetim değil, kendisine yasama ve yürütme erkini tevdi eden iradenin arzuları doğrultusunda politikalar üreten bir yapıya geçildi. Bağımsız Türkiye söylemi gerçeğe dönüşüyor artık. Süreç, başkanlık sistemine geçilip erkler ayrılığı ilkesine kesin sınırlar çizilmesi ve millî iradenin tam tecelli edebilir hale gelmesiyle tamamlanacak.
Şimdi şu satırlara bir göz atalım:
“DEVLET ŞEKLİ: Milletimizin gaye edindiği büyük maddî ve manevî kalkınma hareketlerinde gereken sür’atin sağlanması için, Devlet mekanizmasının ve teşrii organların, millî azim, irade ve sür’ati tecelli ettirecek vasıfta olması şarttır… Bu sebeplere binaen Millî Selâmet Partisi millî hususiyetimize ve karakterimize en uygun demokratik devlet ve hükümet ve parlamento sistemini getirmek kararındadır. Bu cümleden olarak: 1. BAŞKANLIK SİSTEMİ GETİRİLECEKTİR: Devlet Başkanlığı olan Cumhurbaşkanlığı ile Hükümet Başkanlığı olan Başbakanlık birleştirilecek icraya kuvvet, sür’at ve müessiriyet sağlanacaktır. Başkanı TEK DERECELİ OLARAK MİLLET seçecektir. Böylece Devlet-Millet kaynaşması ve bütünleşme kendiliğinden doğacak ve Cumhurbaşkanlığı seçimi mevzuunda rejimimizi yıpratan iç ve dış spekülasyonlara imkân kalmayacaktır.”
MSP’nin muhtemelen, merhum Erbakan tarafından kaleme alınan 1973 Seçim Beyannamesi’nden bir pasaj. Gerçekleşmekte olan devrimin fikrî temellerinin 43 yıl önce beyan edilmiş hali. Devrimin ayak sesleri.
Hoca’nın müthiş öngörüsüyle hayalini kurup ortaya koyduğu bir hedef şimdi talebesi Erdoğan tarafından hayata geçiriliyor.
Demir tavında dövülür. Erdoğan’ın acelesi bundan. O çok iyi biliyor ki bir ok hedefine ulaşana kadar her an saptırılma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Son Başbakan değişikliği hadisesine biraz da bu açıdan bakmakta yarar var…