Şimdi, gelin bu mevzuya bir de Kur’an’ın penceresinden bakalım.
Allah’ın iki tür kanunu vardır: Kelam sıfatından gelenler yani din dediğimiz şey ve irade sıfatından gelenler, kâinatın işleyiş kanunları.
Peki, bu iki kanun ne zaman başarı getirir bize?
Kur’an’a ve sünnete uygun bir hayat sürdüğümüzde ve Allah’ın kâinatı yönetme biçimine saygı gösterdiğimizde.
Peygamberimiz (a.s.m.) ve 40 sahabe, Allah’ın kitabına ve sünnete tam riayet ederek 40 yılda 40 devleti nasıl fethetti zannediyorsunuz?
Bu bir tesadüf müydü? Hayır!
Bu, ilahi kanunların mükemmel uyumunun bir sonucuydu.
Osmanlı’nın yükselişi de böyle değil miydi?
Kitap ve sünnetten tam anlamıyla kopmadan, nispeten uygulayarak büyük başarılar elde ettiler.
Fakat bugün İsrail meselesine bakalım.
İsrail, bir zamanlar Tevrat’a uygun hareket ederken belli bir düzeyde istikrar yakaladı.
Ancak son zamanlarda bu yoldan sapmış durumda.
İşte bu yüzden, onların yıkılması kaçınılmaz. Çünkü tahrif edilmiş olsa bile bir zamanlar uyguladıkları kutsal metinlerden yüz çevirdiler.
Kur’an ise apaçık beyan ediyor: “Yeryüzü, iyi kullarımın olacaktır.” (Enbiya 105)
İyi kullar kim? Allah’a itaat edenler, O’nun kanunlarına saygı gösterenler.
Müslümanlar, bu toprakları ancak teklif ve tekvine uygun hareket ettikleri sürece alabilirler.
Bakınız, İsrail şu anda Tevrat’ın muharref hükümlerini bile uygulamaktan kaçınıyor. Buna karşın, mücadele eden Müslümanlar, Allah’ın ahkâmının hâkimiyeti için savaşıyor.
Filistin’deki zulmü uygulayan İsrail mi? Yoksa Allah’ın kanunlarına sadık kalan mücahitler mi?
Elbette ki zafer, Allah’a ve Resulüne sadık olanların olacaktır.
Son olarak Müslümanların bu süreçte iç çekişmeleri bir kenara bırakıp Kur’an ve sünnete sıkı sıkıya sarılmaları gerekiyor.
İşte o zaman, vadedilmiş topraklar, gerçek sahipleri olan müminlere geçecektir. Yoksa, bu topraklar üzerinde zulüm yapanlara değil. Allah bizlere bu mücadelede sabır ve zafer nasip etsin.
Selam ve dua ile.
Fiemanillah