Çok şükür şehadete susamış yiğitlerimiz var bizim. Mısır’da, Suriye’de, Filistin’de, Urumçi’de, Arakan’da, Türkiye’de, Bangladeş’te gözünü bile kırpmadan şehadete yürüyen yiğitlerimiz var bizim. Yüz bin kere idam cezası da verseler, hapislere de doldursalar, oruç tutmamızı, namaz kılmamızı, başörtüsü takmamızı da yasaklasalar, üstümüze varil bombaları da atsalar, evimizin önünde kalleşçe pusu da kursalar, vatanımızı savunduk diye tutuklasalar da ilerleyişimizi, uyanışımızı, dirilişimizi engellemeyecekler Allah’ın izni ile… Vira Bismillah…
Şanlı bir davanın neferiyiz biz. Tarih hep bizden bahsediyor. Ne zaman ümmet dara düşse, yurtlarımız tarumar edilse, ocaklarımız söndürülse, yer ile yeksan olsak da bir yerlerden filiz veren şanlı geçmişimiz var bizim.
İngilizler tüm İslam beldelerini işgal etti, bize hayat yok diyenler çoğunlukta iken hiçbir şey için geç değil deyip ümmete yeni baştan heyecan aşılayan Cemalettin Afgani’miz var bizim. Hilafet İstanbul’da kaldırıldı, yetim kaldı ümmet diye ağıt yakmayı düşünmeyip Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nı kuran ve ümmete yeni bir istikamet gösteren Hasan El Benna’mız var bizim. Bir çiçekle bahar olmaz; ama her bahar bir çiçekle başlar diyerek, bu toprakların ümmet için yeniden umut olmasını sağlayan Milli Görüş Hareketi’ni kuran Necmettin Erbakan’ımız var bizim.
Darağaçlarına başları dik yürüyen, cellâtları unutulup gitse de kendileri tarihin içinde her geçen gün daha da büyüyen ak saçlı yiğitlerimiz var bizim; Ömer Muhtar’ımız, İskilipli Atıf Hoca’mız, Seyyid Kutub’umuz, Abdulkadir Molla’mız… Dilleri farklı olsa da ırkları farklı olsa da aynı ideal uğruna yaşamanın ve ölmenin destanını yazan yiğitlerimiz onlar bizim.
Bir ömür komünist Çin’e kafa tutan ak sakallı Barat Hacı’mız, katliamcı Sırplara kök söktüren komutan Nasır Oriç’imiz, zalim Esad’a kafa tutmaktan çekinmeyen şehit komutan Abdulkadir Salih’imiz, yıllardır Müslümanları yok sayan Filipin yönetimini anlaşma masasına oturmaya zorlayan komutan Murad İbrahim’imiz var bizim.
Baştan sona şanlı bir tarihin tam içinden geliyoruz biz. Kalbi ümmet için çarpan nice yiğitler geçti bu topraklardan. Biliriz yürüdüğümüz bu yollar zorludur, sarptır, uçurumdur, dikenli ve taşlı, mayınlıdır. Biliriz; ayağımız kayar da tökezlersek eğer, ümmet dizleri üstüne çöker. Zordur bunun vebalini taşımak.
Allah şahittir ki; dün de boyun eğmedik zalimlere, teslim olmadık firavunlara, yüz vermedik hainlere, bugün de boyun eğmeyeceğiz, teslim olmayacağız, yüz vermeyeceğiz inşallah. Baharlarımızı kışa çevirmeye ahdetseler de tek başına da kalsak bu yolda yürüyeceğiz Allah’ın izniyle…
Kardeşim üzülme; sen özgürsün. Sen orada direneceksin, biz burada. Yıkacağız önümüze konan barikatları. Yeniden özgür olacak Şam, Kahire, Kudüs, Urumçi…