Suriye’yi bölme fikri, Türkiye’yi bölmenin bir ön işlemidir. Son derece hassas bir planlamayla ortaya atılan bu düşüncenin yüksek bir özenle anlaşılması gerekir. Amerika bu düşünceyi, DAİŞ/IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonu oluştururken fiiliyata geçirmeye başladı. Nitekim, bu koalisyonun açıklanandan çok farklı siyasi hedefleri bulunmaktadır. Savaşa ilişkin çok tehlikeli siyasi operasyonlar öngörülüyor. Hedefleri Batılı güçleri Ortadoğu’nun geleceğine bütünüyle egemen kılmak! Bölgeyi taksim etmeden ve yeni devletçiklere paylaştırmadan önce de olabildiğince yakıp yıkmak!
Bölgenin yeniden taksimi planında ilk adım, Suriye Devrimi’nin Esed rejimini devirmesini engellemek olmuştur. Böylece yeni siyasi yapılanmada yeni bir yüzle de olsa Esed’in de ortak olması sağlanacaktı. Atılan bu ilk adım, muhalif devrim güçleri saflarında büyük ihtilaflara ve cephelerde fikir ayrılıklarına yol açtı. Bu ilk adımı pekiştiren, Amerika’nın son tutumu oldu: Suriye’deki muhalif güçlere Esed rejimine değil IŞİD’e karşı savaşmaları için birtakım anlaşmalar dayatıldı.
İkinci adım; Irak ve Suriye Kürtlerinin IŞİD’e karşı savaşa sokulmasıyla atıldı. Bunun ardından, Suriye toprağından -Türkiye sınırına yakın- geniş yerler Kürtlere verildi. Bu operasyonla birlikte Batılı odaklar, Türkiye’deki iç barış sürecinin istikrarlı ilerleyişini de baltalamış oldu. Çünkü Kürt partileri ve siyasi grupları, bir Kürt devletinin kurulacağına kesin gözüyle bakmaya başladı. Bu da, Türkiye’de Kürtlerin silah bırakmayı askıya alması ve öteden beri süregelen krizin daha da derinleşmesi anlamına geliyor.
Daha açık bir okuma yapacak olursak; Batılı devletlerin yapmakta olduğu şey, IŞİD örgütünü fırsat bilerek ve ona karşı oluşturulan koalisyonu kullanarak bölgenin haritasını yeniden şekillendirmektir. Son olaylar, özellikle Suriye’de gerçekleştirilen Arap ve Türkmenlere yönelik etnik temizlik operasyonları, koalisyon güçlerinin asıl siyasi hedeflerinin ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu yeni savaşın adı ‘IŞİD örgütüne karşı’ olsa da, asıl maksat Türkiye’yi savaşın tam ortasına çekerek ülkeyi taksime hazırlamaktır.
Türkiye diplomasisinden beklentimiz, olayı bütün çıplaklığıyla kamuoyunun önüne koyması, koalisyon ülkelerinin adım adım ilerleyen ve Türkiye’nin iç huzur ve barışına, Araplara, bütün bir bölgeye kasteden stratejilerini açığa çıkarmasıdır. Keza, koalisyon ülkelerine açıkça bu topraklarda ne yapmak istediklerinin sorulmasıdır. Zira, koalisyon güçlerinin attıkları adımlar Türkiye’nin iç barışını ciddi şekilde tehdit eden sonuçlar doğurmaktadır.
Kürt güçlerinin ilerleyişi sadece Kürt siyasi gruplarının tek başlarına kotardığı bir iş değildir. Genel anlamda Kürt siyasi hareketleri Batılı devletlerin mantalitesiyle ve onların çıkarlarını gözetecek şekilde davranıyor. Mesela, olayı Türkiye’nin iç barış meselesi olmaktan çıkararak, -Kürt devleti kurma hayaliyle- uluslararası alana taşımak, şu üç devletin desteğiyle mümkün olmuştur: Fikrin sahibi İngiltere, aşamalardan sorumlu Amerika ve azınlık devleti İsrail. Nitekim İsrail, bölgemizde çok sayıda azınlık devletçiklerinin kurulmasını, böylece kendisinin bölgenin en güçlü azınlık devleti olmasını arzu ediyor.
Türkiye muhalefetinden de bir talebimiz olacak: Ülkenin konumunu güçlendirmeye destek olmak, partilerinin küçük kazançları uğruna Batı’nın büsbütün kucağına oturmamak. Zira, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini ıskalamak sadece ülkenin bölünmesi anlamına gelmez. Bilakis, aynen Suriye’de olduğu gibi ülkenin bütünüyle kaybedilmesi söz konusudur!
Son olarak bir daha vurgulamakta yarar var: IŞİD örgütüne karşı oluşturulan uluslararası koalisyonun amacı o örgütü durdurmak değil, bilakis Türkiye’yi bölmektir!
Çeviri: Fethi Güngör