Arabistan diye karton bir devlet var. Parası da kimliği de resmi evrakları da kerhen Arapça, mecburen İngilizce; iki dilli köksüz, kararsız, idealsiz bir kabile olarak savruluyorlar. Petrol parası saça saça idare edip, kâfire haraç verip nefes satın alıyorlar. Kuruldukları günden beri bütün devlet yapıları böyle; haraç öde hayatta kal.
Bu sefer ölü bir gazetecinin cenazesi gazetelerde açık artırmaya çıkıyor, kulislerde alınıp satılıyor. Buna da “uluslararası ilişkiler” diyorlar işte. “Ülke menfaatleri” diye başlayan buz gibi soğuk ve korkunç kalıpla başlayan cümlelerle parça parça cenaze satıyor devletler.
Cemal Kaşıkçı ölünce suçsuz bir insan ölmedi; Veliaht Prens Muhammed bin Selman kısaca “MbS” hata yapmış, açık vermiş oldu. Konumuz gazetecinin ölmesi değil, konumuz ortaya çıkan fırsatlar. Cemal Kaşıkçı’nın eşi, çocukları, ailesi bizim meselemiz değil, meselemiz ABD’nin çıkarları, İngiltere’nin planları vs… Adaletin yerine gelmesiyle ilgilenmiyoruz, sırasıyla cesedin kaç parçaya bölündüğü barbarlık seviyesinden yukarıya doğru vahşileşen bir sıralamayla olayın uluslararası yansımalarıyla ilgileniyoruz.
İşler böyle olunca, yani konu bir cinayetten, bir katliamdan çıkıp uluslararası bir fırsata dönüşünce oturup hesap vermesi, yargılanması gereken katil prens, “Türkiye’yle aramızı kimse açamaz” diye mesaj veriyor. Birisi de çıkıp; “Arkadaş sen Türkiye’ye ‘şeytan üçgeni’ diyordun, sen DAEŞ’e para verip üzerimize sallıyordun, sen Dahlan’la birlikte Körfez üzerinden içimizdeki ve dışımızdaki Türkiye düşmanı hainlere para aktarıp iftira operasyonu yapıyordun. Sen Yemen’de, Suriye’de çocuk katleden barbarın birisin. Kâfire haraç ödeye ödeye hayatta kalan bir korkaksın; ne Türkiye’si ne dostluğu” demiyor.
Hadi diplomatlar yapsın böyle diyelim, hadi diyelim adamın işi bu; bu bile olmaz ya hadi olsun diyelim. Teyzeciğim sen ne ara bu hale geldin de bana “Kral para verir mi bize” diye, oynadığın çiftlik oyununa ara verip mesaj atıyorsun Facebook’tan. Senin oğlunu keserler yarın Riyad’da, sonra onun cenazesini satarlar, senin evde ağlamaktan nefesin daralırken… Kızmaca yok; çünkü sen içinde yaşadığın çağın sahibi olarak bu çağı böyle şekillendiriyorsun. Siyasetçilere sataşma sakın; bu zamanı sen böyle yaptın.