Batılı güçlerin Ukrayna Savaşı’ndan iki temel beklentisi söz konusuydu. Bunlardan birincisi, savaşın Batı’nın dirilişine hizmet etmesiydi. Daha açık bir ifadeyle, bu savaşın transatlantik ittifakı, Batılı kurumları ve düzeni güçlendirmesini umuyorlardı. Bu beklenti Irak’ın işgali sırasında da gündemdeydi. O tarihlerde işgalin, Batı’yı birleşik bir cepheye dönüştürebileceği konuşuluyordu. Fakat umut edilen olmadı. Hatta işler daha da kötüleşti ve Irak’ın işgaliyle başlayan süreç Batı’yı birleşik bir cepheye dönüştürmek yerine paramparça etti.
Ukrayna’nın işgaliyle Batı dünyasına yeni bir canlanma geldiği rahat bir şekilde görülebiliyor. Fakat başlangıçta kendisini güçlü bir biçimde hissettiren “birlik olma” heyecanı artık eski neşesini taşımıyor. Bunun başlıca nedeni, savaşın uzayan süresi. Ukrayna’daki savaşın ne kadar süreceği belirsizliğini korurken savaşın uzamasının Batı cephesinde daha fazla çatlağa ve ayrışmaya yol açacağı fark edilebiliyor. Bu durumda işgalin hareketlendirdiği Batı’daki canlanma yerini Irak’ta olduğu gibi bir fiyaskoya bırakabilir.
Batılı müttefiklerin Ukrayna’nın işgalinden ikinci beklentisi, Rusya’nın gücünün sınırlandırılması. Batı’nın Rusya’yı tamamen oyunun dışına itme gibi bir planı yok. Zaten böyle bir düşünce tarihin hiçbir evresinde olmamıştır. Onların isteği, Avrupa’nın ve küresel sistemin ayarlarıyla oynayamayacak ölçüde sınırlı bir Rusya’nın oyuncu olarak sistemde kalması.
Fakat Batı’nın Rusya’ya karşı tutumu, Batı dünyasında olduğu gibi Batı dışı dünyada ciddi bir karşılık bulmadı. Ülkelerin çoğu, Batı ile Rusya arasında jeopolitik bir denge kurma taraftarı. Bu nedenle Rusya’ya karşı Batı’nın dirilişi, bölgesel bir çabanın ürünü olarak daha çok Avrupa’da hissedildi. Batı dışı dünyada böyle bir dirilişten veyahut canlanmadan söz etmek oldukça güç. Batılı olmayan dünyanın bu tavrının nedeni, Batı’nın niyetlerine ve yeteneklerine duyulan güvenin son yıllarda iyiden iyiye sarsılması. Tabii bir de buna Batı’nın güçlü lider sorunu eklenmeli.
Bunun yanı sıra Batı dışı ülkelerden Rusya'ya karşı ciddi bir tepki doğmamasının bir nedeni de Batı’nın Irak, Afganistan ve Filistin’de takındığı tutumla Ukrayna arasındaki zıtlıktır. Belki daha önemlisi, Batı dışı devletlerin tüm yumurtaları Batı ya da ABD sepetine koyma alışkanlıklarından duydukları rahatsızlıktır. Şurası çok açıktır ki dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Ortadoğu’da da çok kutuplu dünya sistemine geçme eğilimi bir hayli fazladır. Mesela bölgenin güvenliğinde Rusya’nın artan etkisi söz konusu iken bölgenin ekonomisinde bu defa Çin ön plana çıkmaktadır.
Ortadoğu’nun artık ABD merkezli bir yer olmadığı birçok uzmanın ortak görüşüdür. Ortadoğu, Türkiye, Rusya, Çin ve İsrail’in etkisiyle hem içte hem dışta çok kutuplu bir bölge hâline gelmek üzeredir. Bu yüzden Ukrayna işgalinin daha birleşik mi yoksa bölünmüş bir Batı mı doğuracağı, çoğu kimsenin yanıt aradığı bir sorudur. Aynı zamanda bu sorunun cevabı, uluslararası sistemin niteliğini de büyük ölçüde tayin edecektir.