Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping’in Rusya ziyareti, dünya kamuoyunu meşgul eden konuların başında geliyor. Şi Cinping, yakın zaman önce üçüncü kez devlet başkanı seçildi ve bu kapsamda yeni iktidar döneminin ilk yurt dışı ziyaretini Rusya’ya yapıyor. Diğer taraftan Çin lideri, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasından bu yana ilk kez Rusya’yı ziyaret ediyor. Açık kaynaklardan edinilen bilgilere göre Şi Cinping son on yılda Rusya'ya sekiz ziyaret gerçekleştirmiş.
Ziyaret kapsamında Çin liderinin yaptığı konuşma oldukça dikkat çekici. Bu bağlamda konuşmada, uluslararası sistemi ilgilendiren birçok satırbaşı görmek mümkün. Şi Cinping öne çıkardığı satırların birinde şöyle diyordu: “Kazan-kazan işbirliği vizyonunun rehberliğinde Çin ve Rusya, ittifak yapmamaya, çatışmaya girmemeye ve bağlarımızı geliştirirken herhangi bir üçüncü tarafı hedef almamaya kararlıdır.” Ardından şu eklemeyi yapıyordu Çin Devlet Başkanı: “Birleşmiş Milletler, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS, G20 ve diğer çok taraflı mekanizmalarda yakın iletişim ve koordinasyon içinde kalarak, çok kutuplu bir dünya ve uluslararası ilişkilerde daha fazla demokrasi için birlikte çalıştık.”
Son yıllarda yapılan açıklamalar dikkate alındığında, Rusya ve Çin’in ABD hâkimiyetinin olmadığı çok kutuplu bir dünya fikrini destekledikleri rahatlıkla görülebiliyor. Dünyanın önde gelen iki ülkesinin bu yönde açıklamalarda bulunması, basit bir olay değil. Yine bu açıklamaları, Batılı ülkelerle ilişkileri bozulan Rusya’nın yönünü doğuya özellikle Çin ve Hindistan gibi Asyalı devlere çevirmesi şeklinde ele almamak gerekiyor. Benzer durum, Çin için de geçerli. Nitekim uluslararası sistemin yapısına ilişkin aynı tonlamaları Hindistan Başbakanı Narendra Modi de sıkça kullanmaktan kaçınmıyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna Savaşı’ndan itibaren sürekli tekrar ettiği bir yargıya kulak vermek bir hayli önem arz ediyor: “Tek kutuplu dünya düzeni geçmişte kaldı. Şimdi çok kutuplu bir dünya düzeninin ana hatları şekilleniyor.” Putin benzer cümleleri geçtiğimiz günlerde düzenlenen “Çok kutuplu dünyada Rusya-Afrika” konulu konferansta da dile getirdi ve şu ifadeyi sarf etti: “Afrika’nın yeni oluşan çok kutuplu dünya düzeninde liderlerden biri olacağına inanıyoruz."
Hegemonya tartışmaları ve değişimleri, tarih boyunca sancılı, kaygı verici ve belirsizliklerle dolu olmuştur. Buradaki makas değişimleri her zaman büyük bedellere gebedir. Şurası çok açıktır, uluslararası ekonomik ve siyasi ilişkilerde ciddi bir sıkışma söz konusudur. Bunu görmezden gelmenin, hafife almanın ya da çarpıtmanın hiçbir faydası yok.
Her alanda büyük güçler ve sisteme kafa tutan yeni güçler arasındaki rekabet ortamı giderek daha da sertleşiyor. Dahası ABD’nin hegemonik gücü büyük bir erozyona uğradı. Bu nedenle uluslararası ekonomik ve siyasi ilişkilerde belirleyici olma durumuna geri dönme şansı artık yok.
Öte taraftan Rusya, Çin ve Hindistan’ın da kısa vadede kendi hegemonik üstünlüklerini kurma ihtimalleri bulunmuyor. Dünya, siyasi ve ekonomik güçlerin yükseliş ve çöküşleriyle karşı karşıya. Tehlikeli ve belirsizliklerle dolu bir ortamın varlığı büyük ölçüde buradan kaynaklanıyor.
Merak edilen ise dengenin nerede oluşacağı ve dünyanın bu yeni denge durumuna nasıl geleceği. Tarihsel olaylar, yeni dengelerin uluslararası ilişkilerde meydana gelen büyük sarsıntılardan sonra şekillendiğini işaret ediyor. Umarız bu defa yanılan tarih olur!