Tüm inançlar hayırseverliği vaaz eder. Kaldı ki hayırseverlik, iyilikseverlik ve yardımseverlik insani bir erdemdir ve kişinin ruhsal olgunluğuna işaret eder. İyilikte bulunmak, cömert olmak, soylu ve yüce bir iştir. Diğer taraftan iyilik etmek, İslam’a bağlılığın en aşikâr alametlerinden biridir. Bu sözü daha da genişleterek şöyle de diyebiliriz: İyilik, insana bağlılığın en aşikâr alametlerinden birisidir.
Bu yüzden bencilliğin ve kabalığın karanlığında yolunu bulmaya çalışan dünyada insanlara karşılıksız iyilik yapmak, onlara yardımda bulunmak, en faziletli ve en şerefli davranıştır. İyilik, insan sevgisiyle ilgilidir. İnsanı sevmeyen kişiler iyilik yapmayı da sevmezler. Oysa iyilik, insanı insan yapan en temel yapıdır. Çin’in en büyük düşünürü Konfüçyüs, “Erdemin Ardından Git” adlı eserinde şöyle bir söze yer verir: “Bir kişi yetenekli ve iyi bir insan olup da kibirli ve cimri ise, onun öbür yeteneklerine göz atmaya bile değmez.”
Peki bunları neden yazıyorum? Malum olduğu üzere ülkemiz büyük bir deprem felaketiyle karşı karşıya. Tek bir ülkenin başa çıkamayacağı ölçüde büyük bir yıkım. Devlet de tek başına bu işin üstesinden gelemez. Millet ile devlet el ele verirse ancak o zaman bu felaketin yol açtığı hasarlar biraz olsun onarılabilir. “Biraz”, zira onca canımızı deprem alıp götürdü. Bu canları geri getirmek imkânsız.
Ama yardımlarımızla göçük altında kalanlara, evini barkını kaybedenlere umut olabiliriz. Birtakım kişilerin bunu yapmak yerine, deprem ve depremzedeler üzerinden sadra şifa olmayacak polemikler ürettiği, onlara yardım etmemek için türlü türlü bahaneler uydurduğu görülüyor.
Yazık ki ne yazık! Nasıl olur da böyle bir tuzağa düşerler! Siz bu toprakların, bu vatanın evladı değil misiniz? Hiç mi vicdanınız sızlamaz? Siz, bu vicdani sorumluluktan devleti ya da hükümeti suçlayarak kurtulabileceğinizi mi sanıyorsunuz? İnanın ki kurtulamazsınız! Bir leke gibi yapışır bedeninize, öylece yaşarsınız. İşte bu, bir insanın başına gelebilecek en kötü yoksulluktur. Sorumlu olduğunuz toplumdan daha çok kendinize kötülük ve hoşgörüsüzlük ediyorsunuz.
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman düşünür Hermann Hesse şöyle yazar: “Her şeyden önce sevgi gereklidir bize, ruhumuzun yanıp tutuştuğunu duyumsamamız gereklidir. Bizlere düşen, dünyayı yıkıp atmak değil, kendi kendimizi vurduğumuz zincirleri kırıp atmaktır.” O halde bu hınç, bu öfke ve bu sevgisizlik neden? Seni depremzedelere yardımdan alıkoyan hangi “şeytani” düşüncedir? İnsanoğlu içinde bulunduğu topluma sevgiyle, iyilikle bağlanır. Toplumsal kaynaşma da sevgiden doğar ve yayılır. Dolayısıyla sevgi ve iyilik yan yanadır. Biri olmadan diğeri olmaz.
Siz şimdi depremzedeler için yapılan onca yardım çağrılarına yüz çevirerek kimi cezalandırdığınızı sanıyorsunuz? Ben söyleyeyim. Kendinizi. Kaldıysa şayet, içinizdeki ruhu öldürüyorsunuz, farkında değilsiniz. Taşlaşıyorsunuz, çölleşiyorsunuz; ama bunu bir türlü göremiyorsunuz. Velhasıl kendinizi katlediyorsunuz, çok yazık!
Buradan bir kez daha depremde vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hastalarımıza acil şifalar, darda kalanlara sabır ve metanet, basiret ve dirayet diliyorum. Ülkemizin bu acı gününü idrak edemeyecek ölçüde gönlü çoraklaşmış, zihni yozlaşmış kişilere de Allah’tan hidayet, insaniyet, şefkat ve merhamet diliyorum. Göçük altında kalanları kurtarmak için canla başla gayret gösteren her bir kişiye güç ve kuvvet diliyorum. O kahramanlara selam olsun!