Türkmen meselesine başlamadan önce şu üç konuda net olarak anlaşmamız lazım.

Bir: Kurbağayı sıcak suya alıştırarak diri diri pişirme tekniği ile konuya karşı duyarlılığımızı yavaş yavaş körelten kasıtlı/kasıtsız haberleri bir kenara bırakmalıyız.  Mesela, Türkmen Dağı düşmedi ama düşmeyecek demek değil bu.

İki: Bu ülkenin bir vatandaşı olarak bizimde bu konu üzerine en az “devlet büyükleri” kadar söz söylemeye hakkımız var. Bizim de fikrimiz, tespitlerimiz ve önerilerimiz olabilir. Üstelik bir vekil değil de bizzat asıllar olarak bazen bizim öngörülerimiz devletinkinden daha isabetli olabilir.

Üç: Türkmen meselesi, hükûmeti köşeye sıkıştırmak için yahut hükümete yaranmak için istismar edilecek siyasi bir ayrıntı değil, Türkiye’nin geleceği ile ilgili tarihi ve jeostratejik boyutları olan çok yönlü bir meseledir. Yani Türkmenleri kullanarak Hükümet desteği ya da hükümet eleştirisi yapanların acilen bu konun etrafından uzaklaştırılması ısrar ediyorlarsa vatan haini sayılması gerekir.

Bölgeye çok defa gitmiş, haberlerde adı geçen birçok insanla şahsen tanışmış ve olayların önüne arkasına şahit olmuş ilgili bir gazeteci olarak yazdığım üç şartı saçma, hatalı yahut gereksiz buluyorsanız bu yazının bundan sonraki bölümü sizi ilgilendirmiyor vakit kaybetmeyin.

Birinci soru:  Rusya, İran ve Baas kuklası Esed aynı anda niye Türkmen Dağı’na saldırıyor?

Bu gibi soruların birden fazla cevabı vardır ve hepsi gerçeğin parçalarıdır. Elimizdeki gerçeğin sadece bir parçasına deli gibi sarılıp takıntılı bir halde gerçeğin diğer parçalarını inkar ettiğimizde bir yere varamıyoruz. O zaman elimizdekini ve başkalarının elindeki gerçeğe dair doğruları ortaya koyalım.

Türkmen Dağı’nda şiddetli çatışmalar sonrası Bayırbucak’ın düşmesi, Suriye İç Savaşı’nın seyrini bütünüyle değiştirecek kapasitede. Bayırbucak’ı tamamıyla kontrol altına alarak Akdeniz sahilini biribirinden kirli işleri çevirmek isteyen  isteyen Esed, aynı zamanda İdlip, Cisr-İ Şuur ve Halep’e de buradan bir koridor açmaya çalışıyor. Devrimci grupların birleşerek kurduğu Fetih Ordusu Nisan ayında Cisr-i Şuur, mayısta ise İdlib’i özgürleştirmiş  ve Esed/Hamaney’e ağır darbe indirmişti. Böyle bir koridor açılması halinde Rus birliklerinin karadan ilerlemesi, lojistik destek konvoylarının hareketi ve petrol sevkiyatı kolaylaşacak.

İkinci soru: Bayırbucak düşerse ne olur?

1: Esed’e lojistik destek için koridor açılır.

2: Ele geçirilen bölgeler PKK’ya terk edilerek Türkiye sınırlarında alternatif bir tehdit kanalı daha açılabilir.

3: Türkiye’nin diğer ülkeler gibi gerçek bir aktör olmadığı sadece siyaseten demeçler verdiği fikri yayılarak Suriye devrimin moral olarak çökmesi sağlanır.

4: Esed düştüğünde toprak bütünlüğü olan hür Suriye yerine batının kasoa sürüklediği paramparça bir Suriye ortaya çıkabilir.

5: Açıkça İsrail yandaşlığı yapan PKK’nın, Siyonistlerin korunmasının hedeflendiği bir PKK Terör hattı kurulabilir.

Üçüncü soru: Tam olarak ne yapılmalı

El altından destek, gizlice destek fantezilerini bir kenara bırakarak açık açık silah ve mühimmat desteği verilmeli. Herkes elini vicdanına koysun, hepimizin aklı yerinde ve hepimiz olan biteni görüyoruz. Gizli olan ne kaldı Suriye’de? Anne karnındaki bebeği kesenler bile yaptıkları vahşetle övünüyor. Rusya gayet açık bir şekilde yapıyor her şeyi. İran açık bir şekilde yapıyor her şeyi. Bağdadi çetesi gayet açık bir şekilde yapıyor her şeyi. O halde biz niye hala gizli hareket eden Türkiye fantezileriyle oyalanıyoruz. Silah ve mühimmat desteğinden başka konuşulan her türlü yol bir şekilde oyalama olabilir. Türkmenlere ağır silahlar ve mühimmatlar ulaştırılmalı. Bütün bunlar açıktan yapılmalı. Bebek bezi, battaniye, mama, ilaç parası toplar gibi silah para toplanmalı. Ev kadınları, dedeler, üniversiteli gençler ortaya çıkıp “bir mermi de benden” kampanyası başlatmalı. Uluslararası dengeler denilen saçmalık siyasiler üzerinde etkili olabilir ama sivil halka sökmez. Benim dedem, Türkmenler, ırzını izzetini korusun diye mermi veriyorum dediğinde BM’den uyarı mı gelecek?