Bu işin şakası, görmezden gelinecek bir hali, geçiştirilecek bir durumu kalmadı artık. Alenen ve resmen bir savaşın içerisindeyiz. İnsanlığın son adası Türkiye’ye karşı açılmış, Türkiye’nin yenilmesi, diz çökmesi, teslim olması için sürdürülen bir savaşı yaşıyoruz. Gezi olayları ile birlikte başlayan süreç, kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Meselenin 3-5 ağaç olmadığını söylemişlerdi zaten. Tek bir hedef vardı; Erdoğan’ı indirmek, Türkiye’yi teslim almak… 17-25 Aralık darbe girişiminde de meselenin yolsuzluk olmadığı çok açık bir şekilde anlaşılıyordu. O zaman da hedefte Erdoğan ve ona destek verenler vardı.

31 Mayıs 2013’te, Gezi olaylarıyla birlikte 2002’den beri kavi bir şekilde dimdik duran surda gedik açmayı başardılar. Türkiye’nin kimyasını bozdular. Her sahada şaha kalkmış bir Türkiye’den, yarınının ne olacağından emin olamayan bir Türkiye’ye giriş yaptık. Gezi sürecinde olayların içine dâhil edemedikleri PKK, bu kez sahneye alkışlar eşliğinde çıktı ve Erdoğan nefretinden gözü dönmüş ne kadar çevre varsa, solcusundan Fethullah’çısına, Ergenekoncusundan liberaline kadar hepsinin desteğini aldı. Erdoğan düşmanları şimdilerde terör örgütü PKK’nın sırtını sıvazlamakla meşgul. Gezi’de, 17-25 Aralık’ta, 7 Haziran’da deviremedikleri Erdoğan’ın PKK’nın gayreti ile devrilmesini can-ı gönülden istiyorlar. Bu konuda PKK’ya her türlü lojistik desteği vermekten de geri durmuyorlar. Özellikle kullandıkları yöntemse Erdoğan’ın sözlerini çarpıtmak, bağlamından kopartıp yaymak, toplumda Erdoğan aleyhinde negatif algı oluşturmak… Ne yazık ki bu konuda başarılı da oluyorlar. Usta işi bir yöntemle kendi haber ajansları vasıtasıyla servis ettikleri çarpık bilgiler, anında sosyal medyada yayılıyor, muhalefet eliyle dillendirilip ülke gündemine sokuluyor… Pirincin taşını ayıklamak, işin doğrusunu anlatmak, çarpık bilgiyi düzeltmek o kadar da kolay olmuyor. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş oluyor…

Anadolu Ajansı eski genel müdürü Kemal Öztürk’ün yazılarında devamlı vurguladığı; algı oluşturma, terörün iletişim kanadıyla mücadele konularında hâlâ el yordamıyla iş yapıyoruz. Daha doğrusu yapamıyoruz… Yanlış algı her geçen gün daha bir inandırıcı oluyor, daha çok taraftar topluyor, gerçeğin, hakikatin üstünü örtüyor.

Bu satırları yazdığım dakikalarda haber kanalları Iğdır’da polis servisine bombalı saldırı olduğunu ve ilk bilgilere göre 13 polisin şehit düştüğü bilgisini geçiyor. Dağlıca’da yitirdiğimiz 16 askerimizin daha cenaze törenleri düzenlenmeden gelen bu haber, savaşın boyutunu tüm çıplaklığıyla göstermiş oluyor.

Geçenlerde sorduğum soruyu bir kez daha yineliyorum; Ey Selahattin Demirtaş, ey Fethullah Gülen, ey Aydın Doğan; ölesiye nefret ettiğiniz ve halkın da nefret etmesi için tüm gücünüzle gayret ettiğiniz Erdoğan’ı devirebilmeniz için daha kaç polisin, askerin şehit olması gerekiyor? Türkiye’ye diz çöktürebilmeniz için daha kaç eve ateş, kaç yüreğe yangın düşmesi gerekiyor?