Toplumumuzun geleceği adına en önemli başlıklardan birisi gıda güvenliği meselesidir. Sağlıklı, kaliteli, hijyenik, güvenli ve dünya standartlarının üzerinde gıda üretimi ile tüketimini tesis etmek mecburiyetindeyiz.

Bunun yanında mutfak kültürümüzün geliştirilmesi ve tanıtılmasına azami önem vermeliyiz.

Esasında Türk mutfağının ortak problemi mesleki eğitim faaliyetlerinin yetersizliğidir. Mevcut faaliyetler de Batı referanslı, Michelin esintili! Yerli değil, reçetelerinde biz yokuz! Kökleri bize ait değil; bizim tatlarımız yok!

İyi yetişmiş aşçılarınız olmalı ki Türk yemeklerini aslına ve reçetesine uygun olarak kaliteli ham maddeyle üretsin.

Yeme içme sektörünün saygınlığını artırmak istiyorsanız, mutfağa giren gıda ham maddelerine dikkat edin.

Bir diğer konu teşvik ve denetimler…

Gıda sektörünün teşvik ve denetimi asla boş bırakılmamalı. İşini iyi yapan girişimciler/işletmeler teşvik edilmeli. Gıda dünyasının duayenleri her şartta desteklenmeli.

Denetim ayağı aksatılmadan yürütülmeli.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın koordinasyonuyla ve Cumhurbaşkanlığı himayesinde “Gıda Hizmet Ödülleri” başlığı altında ulusal bir organizasyon tertip edilmeli.

Gıda sektörüne hizmeti geçen ilim adamı, eğitim kurumu, tüketici, bürokrat, siyasetçi, basın mensubu, sektör çalışanı, sektörel meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları bu alanda ödüllendirilmeli.

Öncelikle gıda hijyeni ve gıda güvenliği olmak üzere helal gıda ve sağlıklı beslenme konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi büyük önem taşıyor.

Bu yolda tüm iletişim imkânları kullanılarak ‘bilinç eksikliği’ giderilmeli.

Fast food zararlısına karşı bizi ayakta tutacak reçete, kendi kaynaklarımızda saklı. Bize düşen bu kaynakları keşfetmek ve uygulanabilir yapıya kavuşturmak…

Çocuklara çizgi filmler mi yaptırılacak, araştırma merkezleri mi kurulacak, kitaplar mı yayınlanacak, konferans ve seminerler mi tertip edilecek, yarışmalar mı düzenlenecek? Her ne yapılacaksa yapılsın ve geleceğimiz garanti altına alınsın.

Helal gıda hassasiyetini, sağlıklı beslenme işini gönüllülük esasına göre yaptırmak zorundayız. Esas itibarıyla “Acaba toplumun sağlıklı beslenmesi için ben ne yapabilirim?” diyen, “Türkiye’ye benim ne gibi katkım olabilir?” sorularını kendine sorabilen gönüllü kahramanlara ihtiyacımız var. Karınca kararınca ait olduğu coğrafya için mücadele eden gönül insanları kazanmalıyız.

Kişiler bilerek, isteyerek bu duruma hazır olmalı. Tepeden inme politikalarla, altı doldurulmamış yönetmeliklerle, izaha muhtaç uygulamalarla, günübirlik çözümlerle, zorlama yaptırımlarla bu işi yoluna koymak neredeyse imkânsız. Sevdirerek yaptırmanın en kestirme yolu erken yaşta ikna etmek, gönüllülük sistemini kurmak…

Bu anlamda en özel hedef kitle, okul çağındaki gençler; yani öğrenciler olmalıdır. Geleceğimiz olan bu gençlere helal ve sağlıklı beslenmenin neler kazandıracağını veya neler kaybettireceğini örnekleriyle iyi anlatırsak sağlıklı bir nesle sahip olacağız demektir. İşe okul kantinlerindeki zararlı abur cuburları kaldırarak başlayabiliriz!

Başka?

Özel lezzetlerimizin hikâyelerini yazmalı, değerlerimizi yaşatmalıyız. Bu anlamda “Geleneksel Türk Mutfağı Müzesi” kurulabilir. İstanbul’da Mısır Çarşısı, Şanlıurfa’da sade yağ pazarı, Erzincan’da peynirciler çarşısı, Afyon’da kaymak ve sucuk pazarı gibi kadim çarşı ve pazarlar, mevcut görselliği muhafaza edilerek rehabilitasyona tabi tutulmalı ve turizme kazandırılmalıdır.

Ticari ahlaksızlık ne zaman bitecek?

Piyasalarda zam furyası hız kesmedi, fahiş fiyatlar can yakıyor. Fiyat istikrarı sağlanamadığı gibi; fırsatçılar, fesatçılar, simsarlar timsah gözyaşları eşliğinde vatandaşı soymaya devam ediyor.

Ticaret Bakanlığı kendince tedbir almaya çalışıyor ama yeterli değil. Tüketici açısından en önemli eksiklik fiyat istikrarının sağlanamamış olması.

Piyasalardaki kaygan zeminden beslenen ve tüketicinin kanını emen tüccar görünümlü soyguncuların zulmü ne zaman son bulacak?

Günlük etiket oyunları, ürün güncelleme adı altında yapılan zamlar, gramaj hileleri ve gizli zamlarla elde edilen haksız kazançlar…

Ticari ahlaksızlıkta sınırlar zorlanıyor. Asla unutulmaması gereken bir gerçek var ki o da tüketicinin sabrı da tükenmek üzere!