Olmaz dediğimiz oldu. AB’ye üye olma aşamasında, askeri vesayeti bitirmiş, darbecilerle hesaplaşan bir ülkede darbe olacağını kim tahayyül edebilir ki?
Milletin meclisine bomba atmaya kim cüret edebilir! Hem de içinde vekiller varken…
Beyaz fanilasını eline almış askere doğru konuşmak için yaklaşan sivile kim ateş edebilir!
Cumhurun reisinin bulunduğu mekana operasyon düzenleyip, bomba atıp, kim çatışabilir!
‘Ateş’ emrine uymayan askeri vurup da kim şehit edebilir!
Ancak alçaklar yapabilir!
Peki, bu hadsizler nasıl olur da kazanamaz?
Evet, millet var! Çok şükür ki milletimiz var.
Darbe teşebbüsü olan akşam Vatan, Saraçhane ve Atatürk Havalimanı’na gittim. Çatışmaların en yoğun olduğu anlarda Saraçhane’deydim. 45 dakikalık kısmını sosyal medyadan canlı yayınladım.
Mermilerin havada uçuştuğu anlarda insanımızın nasıl gözünü karartıp polisi desteklediğini gördüm. Çatışma anında binanın dört bir yanını, polisin etrafını saran binlerce delikanlı erkek ve kadınlaydım. Birçok kişi orada şehit oldu. Çatışma daha bitmemişken polisle beraber binaya girip darbeci arayan ciğerler bildim.
Bu millet, iyi ki var!
Sosyolojik terkip, psikolojik temkin, politik temrin ve daha nice pozitif bilimin izah edemeyeceği bir vakıa idi yaşadığımız.
Evet, Türk Baharı hitama erdi…
Arap Baharı yaşandığında Türkiye’ye bakan çok kişi “Burada yaşanmayacak mı?” diye sormuştu. İlk günden beri aynı şeyi söyledik. Türkiye baharını AK Parti iktidarı ile yaşadı. Daha doğrusu yaşamaya başladı.
Toplumsal değişimin dinamiklerine bakarak ‘bahar’ ifadesi illa kullanılacaksa, 2002’de başladığımız mevsimi olgunlaştırdığımızı söyleyebiliriz.
Nasıl olmasın ki?
TOMA’nın suyu değil, tankın topunun karşısına cesurca dikilen insanımın nefesi elbet baharı getirir…
Karşısındaki ahlaksız darbecinin teşebbüsünü bile bile sırf üniformasından ötürü “Buna ne gerek vardı be” diyen polisin teri elbet bahar kokar…
Şimdi bu yazıyı bir yerinden kültür-sanata bağlamam lazım. Sayfamız orası nitekim (:
Yakın zamanda, kendilerince devrimin ayak seslerini duydukları birtakım hassasiyetleri için sokağa inerek saçını başını yolan sanat camiasının güzide isimleri nerede?
Ağacı bahane edip, “Mesele ağaç değil” dedikten sonra ortalığı yakıp yıkan cürümü başlatan muhterem sanatçılarımız, kültür adamlarımız nerede?
En fazla “Darbenin hiçbir şeklini…” ile başlayan, bayram ya da kandil mesajı kıvamında “copy-paste” metinleri sosyal medyada dolandırabilen korkaklar sürüsü mü?
Neyse ne!
Artık umurumuzda değil!
Bu millet… Millet olmayı becerebildiğini tanka tokat atarak gösteren bu millet… Bu millete kurban olunur…
Son söz…
Tarihin akışına öyle bir dokunuş yaptınız ki (evet sen, siz, hepiniz, hepimiz), torunlarımız bizden kahraman diye söz edecek.
Hamaset değil, duygu…
Hakaret değil, yergi…
İntikam değil, adalet…
Topluluk değil, millet…
Vesselam…