Trump’ın Amerika’da ipleri eline geçirmesiyle birlikte İran kendisini alternatifi olmayan tek bir seçenek karşısında bulmuş olacaktır: İsrail’i koruma altına almak maksadıyla işgal altındaki Golan bölgesinde güvenlik şeridi oluşturmak! Böylece İran, hızla yaklaşan yıkılışını birkaç yıl daha öteleyerek ayakta kalabilmeyi garanti etmiş olacaktır.

Trump döneminde İran’dan beklenen ilk adım, Halep ve civarını terk ederek bütün gücünü ve imkânlarını -Kuneytıra’dan Ürdün sınırına kadar uzanan güney bölgesinde otoriteyi yeniden tesis edebilmesi için- Esed rejimini desteklemeye teksif etmesidir. Böylece, Suriye muhalefet gruplarından hiçbir İslamcı grubun bulunmadığı, İsrail’e bitişik yeni bir bölge ortaya çıkmış olacaktır.

İran’ın Devlet Örgütü (DAİŞ) ile mücadelesi meselesi ise henüz karara bağlanmamış bir meseledir. Özellikle de Musul savaşı meselesi… Bu muğlaklığın bir süre daha devam edeceği kanaatindeyim. Böyle düşünmemin sebebi ise İsrail’in DAİŞ’ten kurtulma gibi bir arzusunun olmamasıdır. Çünkü, DAİŞ’in ortadan kalkması İran’ın Ortadoğu’da çığ gibi yayılmasına yol açacaktır. Böylesi bir gelişme İran’ın bölgesel büyük bir güç haline gelmesiyle sonuçlanacaktır. Bu sonuç ise, kendisinden başka hiçbir bölgesel gücün varlığına rıza göstermeyen İsrail’in kabul edemeyeceği bir durumdur. Bundan dolayıdır ki, İran ve milisleri ile DAİŞ arasında süren çatışma, -iki taraf arasındaki dengeyi korumak maksadıyla- bir süre daha devam edecektir.

Şayet İran İsrail lehine güvenli bir bölge oluşturma savaşına partner olarak katılmayacak olursa, Irak’tan kısmî çekilme seçeneğiyle karşı karşıya kalacaktır. Çünkü Amerika, İran’ı Irak’tan çekilmeye zorlayabilecek konumdadır. Zira, İran’ın Irak’a girmesine yardımcı olan Amerika’dır. Irak kökenli dinî mercilerin otoritesini kırıp İranlı bir dinî merci üzerinden Irak’ta mezhep savaşlarına zemin oluşturan Amerika’nın bizzat kendisidir. Nitekim, Iraklı Şiî din otoritelerinin insanları mezhep savaşlarına sürükleyecek düşünceleri hiçbir zaman olmamıştı…

Bu tablodan hareketle söyleyebiliriz ki; Amerika oyunu tek başına tamamlamaya muktedirdir. Bunu da Iraklı dinî mercilere otoritelerini iade ederek yapabilir. Böylesi bir değişim, Irak’ta çarpışan Şiî milisleri bir gecede İran karşıtı yapmak için yeterli olacaktır. İran’ın şu andaki en büyük korkusu işte budur. Zira, böyle bir gelişme İran’ın Irak toplumu üzerindeki tüm hegemonyasını yitirmesi anlamına gelir.

Bütün bu ilişkilerden anlıyoruz ki, İran Amerikan tuzağının içine düşmüş durumdadır. Bu yüzden Amerika’ya karşı manevra yapacak mecali de yoktur. Hele de İran ekonomisi öldürücü krizlerle boğuşurken… Amerika’ya karşı koyması durumunda İran parasının ve ekonomisinin başına gelecek olan, Rus rublesinin başına gelenden farklı olmayacaktır. Gerçi Rusya yakın geçmişteki ekonomik krizlerini nispeten absorbe edebilmiştir. Ama İran yaklaşan ekonomik şokların önünde duracak ve bu şokların sokağa yansıyacak etkisini tolere edebilecek durumda değildir.

İran siyasetinin temel problemi, gerçek dışı farazi temeller üzerine oturmasıdır. İkinci büyük problemi de; sürüklendiği vehim sellerinde bölge ülkeleriyle, özellikle de Arap komşularıyla arasındaki köprülere zarar vermiş olmasıdır. Bu da şu anlama geliyor: İran’ın gelecekte bölgesel güç olma ihtimali kalmamıştır. Çünkü içeriden ve hızla yaklaşan bir yıkılma tehlikesinin eşiğinde bulunmaktadır.

2018 yılı sonuna kadar İran mevcut haliyle kalırsa, tarihin seyri tepe taklak olmuş demektir…

Çeviri: Fethi Güngör