Umutlu mutsuz gençlerimiz var. Niçin mutsuz olduğunu bilen, nasıl umutlu olacağını bilemeyen gençlerimiz var.

Yazıda bahsedeceğim kurum, kuruluş ve kişiler tamamen gerçektir. Takdir edersiniz ki kişi, kurum ve kuruluş ismi vermeyeceğim. Sadece yeryüzünde böyle insanların olduğunu bilelim ve insan olarak elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalışalım. Türkiye’deki gençlerimizin durumları pek iç açıcı değil. Tabii genç derken hangi kitleyi kapsıyor ondan da bahsedeyim. Konuşup da aynı problemleri tespit ettiğim yaş aralığı 19-30 yaş aralığındaki kişilerdir. Bazı genç kardeşlerimiz yazıyı okurken ‘A ben öyle değilim ki” diyebilir. Zaten başta da diyeyim gençlerin hepsini kapsamıyor yazı. Gençlik meselesini bir köşe yazısıyla anlatamayacağım için farklı başlıklar altında seri şeklinde işleyeceğim bu meseleyi.

*****

Nedir gençlikteki bu temel problem? Şöyle ki: Umutlu mutsuz gençlerimiz var. Niçin mutsuz olduğunu bilen, nasıl umutlu olacağını bilemeyen gençlerimiz var. Konuştuğum genç kardeşlerimin ortak bir sorunu olarak hepsinde ‘umutsuzluk’ belirtisini görebiliyorum. Umutsuzluk tanımı olarak şöyle deniliyor; geçmiş yaşantı sonucunda ortaya çıkan bir boşluk ve içinde bulunulan an ile gelecek arasındaki köprünün yıkılması halidir. Sanırım yapılması gereken en doğru yorumda böyle olmalıydı. Genel itibariyle üniversiteyi bitirip hayata atılan ve hayatlarının en verimli çağlarını böyle umutsuzluk içinde geçirmelerinin kendilerince açıklamaları var tabi. Çünkü genç artık her şeyi kendi gözüyle görmeye ve değerlendirmeye başlar. O güne kadar annesinin, babasının ve çevresinin dediklerini çok fazla sorgulamadan kabul eden genç, bunları sorgulamaya başlar. Hele birde üniversiteyi bitirip işsiz kaldı mı bu sorgulamalar kat kat artarak geleceğe dair kocaman bir umutsuzluk yumağına dönüşüyor. İş imkânı bulan genç kardeşlerimizde durum biraz daha iyi. Ama hepsindeki ortak sorun içinde bulundukları zaman dilimini gelecek ile değil de geçmişle bağlamaya çalışmaları. Yaşadıkları ‘An’ içerisinde mutlu olup bunu geçmişle bağlantılı hale getirmeye çalıştıkları zaman hemen o ‘An’ içerisinde mutsuz olabiliyorlar ve gelecek ile kuracakları o köprüyü fark etmeden kendilerine çeşitli sorular sorarak yıkabiliyorlar. Bu sorular nelerdir? İş bulan ve bulamayan genç açısından bu soruların nitelikleri farklılık göstermektedir. İşi olmayan genç; “Yaşım hızla geçerken ben ne ara iş bulacağım? Ne ara evleneceğim? Ne ara geleceğe hazırlanacağım?” gibi sorularla birlikte içerisinde var olan ateşi söndürüp, karamsarlığa bürünüp artık bırakın topluma faydalı birey olmasını bazı zamanlar topluma zararlı hale bile gelebilmekte. Gitti bir genç. İş sahibi olan genç ise; çalışıyor ama mutlu değil. Onunda geleceğe dair soruları var. “Ne ara evlenip hayatımı düzene sokacağım? Acaba çalıştığım bu işte iyi para kazanabilecek miyim? Kredi çekip ev mi alsam? Arabam yok?” vb. sorularla yaşam enerjisini düşürmekte. Çalışmış olduğu iş’te gayet mutsuz olarak verimsiz bir hale gelmekte. Ve bu gençlerin sayısı azımsanmayacak derece de fazla.

*****

Oysa, gençlik gibi tüm ulusa ait enerji yüklü önemli bir kaynağın daima korunması ve temiz tutulması gerekmektedir. İşte çağımızın bu hastalığı siyasal yabancılaşma, psikolojik yalnızlaşma ve sosyolojik şiddet örüntülerini doğurmaktadır. Gençler gelecek adına yeni bir başlangıçtır. Gelecek gençler üzerine inşa edilmeli ki yarınlarımız daha güçlü olmalı.

*****

Yukarıda anlatılan olayların elbet bazı çözümleri var. Bunun için bir sonra ki pazarı beklemelisiniz. Sağlıcakla kalın…