Ülkemizin terörle mücadele tarihi, böyle günleri hiç görmemişti. Devlet olarak kurulduğumuz ilk günden bugüne, ne badireler atlattık ne krizlerden geçtik ne kaotik dönemler, ateşten gömlek giydiğimiz günler geçirdik; ancak bugünkü kadar alçaklığın prim yaptığı, hainliğin en gözde meslek olduğu, birbirine benzemez/ birbirinden hazzetmez diye bellediğimiz düşmanların bir safta buluştuğu, kötülerin sesinin alabildiğine gür, iyilerin sesinin ise alabildiğine kısık, cılız çıktığı bir dönem yaşamamıştık.
Şehitsiz bir günümüz geçmez oldu… Erdoğan’a, Davutoğlu’na, AK Parti’ye velhasılı Türkiye’ye diz çöktürmek için daha kaç vatan evladının kara toprağa düşmesi gerekiyor acaba? Daha düne kadar Çözüm Süreci’nin adını her duyduklarında kırmızı görmüş boğa gibi olanlar, ne karşılığında bu teröristlerle anlaşma yaptınız diyenler, şimdi alenen ve resmen teröristlerin hamisi, sözcüsü, destekçisi, PR’cısı konumunda yer alıyorlar.
Terör, dünyanın hiçbir ülkesinde bizim ülkemizdeki medya kadar rahatça savunulmuyor. Ülkemiz gazeteleri, televizyonları, dergileri alenen terör/ terörist pazarlaması yapıyor. Teröristlerin yanında saf tutuyor. Teröristlerin rahatça kendilerini anlattıkları, hedeflerini hayata geçirdikleri uygun ortamı hazırlıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde devlet yöneticilerine, bizim ülkemizde olduğu gibi alenen terör üzerinden saldırılmıyor, aşağılanmıyor. Terör örgütünün hali hazırda tüm gazete bayilerinde satılan biri günlük, diğeri de haftalık iki gazetesini saymıyorum bile. Merkez medyasından Paralel’ine, solcusundan ulusalcısına kadar Erdoğan ve AK Parti muhalifi ne kadar gazete, televizyon, dergi varsa hepsi de terör örgütünün yayın organı gibi çalışıyor.
Terörün/ terör örgütünün sesi olmaktan gocunmayan Türkiye medyası, her geçen gün çizgiyi biraz daha aşmanın, sınırları biraz daha zorlamanın, şirazeyi biraz daha şaşırmanın hazzını yaşıyor. Terörün medyası diye isimlendireceğimiz bu olgu, medyanın terörüne doğru evriliyor. Gezi’de, 17-25 Aralık’ta, Suriye krizinde başaramadıklarını terör örgütü eliyle başarmanın tadını almışçasına hareket ediyorlar. Çoğunluğu oluşturan terör destekçisi medya patronları, genel yayın yönetmenleri, köşe yazarları, editörler, eşik bekçisi muhabirler var güçleri ile Erdoğan’a ve AK Parti’ye yükleniyor, çatışmanın, şehitlerin, akan kanın faturasını gözlerini kırpmadan onlara yüklüyorlar. Medya gücü onlarda olduğu için en çok satan gazeteler, en çok okunan köşe yazarları, en çok seyredilen televizyonlar, reytingi yüksek programlar onların olduğu için maalesef onların sesi daha gür çıkıyor, onlar daha inandırıcı bulunuyor, onlar haklı muamelesi görüyor… Kendi gazetemizi almaktan, kendi televizyonlarımızı seyretmekten imtina eden bizler ise, niye bizim sesimiz daha çok çıkmıyor, neden inandırıcı olamıyoruz, neden ka’le alınmıyoruz, neden kamuoyu oluşturamıyoruz diye kara kara düşünüyoruz… Keşke düşünsek… Ne yazık ki onu dahi yapmıyoruz bile…
Hep söylüyorum, yine söyleyeceğim; savaşlar medya üzerinden kazanılıyor. Medyamız güçlü ise savaşı kazanırız. Yoksa kaybetmeye mahkûmuz demektir…