Günümüz iletişim çağında, sosyal medyanın bu kadar yaygın olduğu bir zaman diliminde medyanın gücü her geçen gün kendini daha da hissettiriyor. Medyası güçlü olanların sesi daha bir gür çıkıyor, doğru söyleyip söylemediklerine bakılmaksızın sözlerine hak veriliyor, olaylara onların penceresinden bakılıyor, geniş kitleler onlar tarafından yönlendiriliyor… Ülkemizde yaşanan son gelişmeleri yorumlamaya kalktığımızda medyanın gücünü daha bir yakından görmüş oluyoruz.

Türkiyeli Müslümanlar olarak ne yazık ki medyanın önemini bir türlü kavrayamadık. On yıllara varan bir tecrübeye sahip olsak bile her defasında el yordamıyla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Gazetelerimiz, televizyonlarımız, dergilerimiz, internet sitelerimiz, sosyal medyamız tek kelimeyle dökülüyor. Eli yüzü düzgün, referans olabilecek, pırıl pırıl, derinlikli, tam teşekküllü bir medyadan yoksunuz. Medya gücümüz olmadığı için de belimizi doğrultamıyoruz, sesimizi duyuramıyoruz, derdimizi anlatamıyoruz, hakkımızı savunamıyoruz, kitleleri yönlendiremiyoruz… 

Kırk yıllık gazetelerimiz yerel gazete mantığıyla yönetildiği için, yerel gazete gibi çıkıyor, onlar kadar ilgi görüyor. Gazetelerimizde kaliteli içerik üretmede sıkıntılıyız, kendimize özgü haber tarzımız yok, estetik bir tasarımın, göz aydınlığı veren bir mizanpajın kıyısından geçmiyoruz, analitik tarzda yazan köşe yazarlarımız çok az, çalışanlarımıza hak ettikleri ücreti vermeye yanaşmıyoruz, çok para vermekten imtina ettiğimiz için de kalifiye eleman çalıştırmıyoruz, okuru cezp edecek atraksiyonlara girmiyoruz… Tüm bu olumsuzluklar birleşince de kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz… Gazetelerimiz bu halde, televizyonlarımızın halini anlatmaya gerek bile yok…

Kadim kaide medya konusunda da devreye giriyor: Parası olanın ideali, ideali olanın ise parası yok. Birkaç idealist adam, vira bismillah diyerek yola çıkıyor ve nefesleri tükenene kadar akıntıya kürek çekiyor. Diriliş Postası, işte bu idealin gazetesi. Bu ideali hayata geçirme konusunda ne kadar başarılı olduğu tartışılabilir; ama ortaya özgün bir ürünün koyulabileceğini göstermesi açısından takdiri hak ediyor.

Önemini henüz tam anlamıyla fark edemediğimiz mizah dergiciliği konusunda da takdiri fazlasıyla hak edenler var. Özellikle gençlerin ilgisini çeken bu dergiler, onların düşünce ve inanç dünyalarının şekillenmesinde önemli bir rol ifa ediyor. Bu piyasanın hâkimi de ne yazık ki sol kesim… Piyasadaki tek medar-ı iftiharımız ise – Allah nazarlardan saklasın – Cafcaf dergisi ekibi… Yıllardır her türlü olumsuzluğa, kösteğe, yok saymaya, dalga geçmeye rağmen yola devam eden, birkaç ay önce haftalık Hacamat dergisini de cepheye süren bu ekip, şimdilerde eksikliğini çokça hissettiğimiz aylık bir edebiyat kültür dergisinin hazırlığı içerisindeler. İnşallah Ekim ayında CF isminde yepyeni bir dergimiz olacak. Güzel insan Asım Gültekin’in inadı ve teşvikiyle bu kulvarda yer almayı kendilerine görev ifa eden gençlere güvenimiz tam.

Güçlü bir medyaya sahip olmak istiyorsak eğer, böyle temiz niyetli, çalışkan, cesur insanların emeklerine saygı gösterip, onların ortaya koyduğu ürünleri desteklememiz gerekiyor. Ben kendi adıma en azından bunu yapıyorum… Size de tavsiye ederim…