Özgürlükler ülkesi olma yolunda önemli adımlar atıldı.Öncelikler zihinlerdeki prangalar söküldü atıldı geçen yıllar içerisinde.Tabular yıkıldı, kamusal alan cenderesinden çıkıldı bir ve beraber olunarak.Bıyık boyunun uzunluk ölçüsünde değişiklik oldu, her gün bilmem ne marka tıraşbıçağı ile tıraş olma yönergeleri uygulanmaz oldu. Cuma namazı vakitlerinde cumaezanının sınıflarda dinlendiği anlar çok oldu ve şükürler olsun ki geride kaldı…
Bırakın öğrencileri, öğretmenlerin bile okulda namazkılacağı alanlar ancak merdiven altı depo görünümlü izbe yerler oldu.Başörtüsünü okulların girişindeki güvenlik kulübelerinde bile değiştirmeyetahammül edemeyen idarecilerin kılık kıyafet yönetmeliğine sarılmalarını gördüyurdum insanı. Evladının yemin törenine alınmayan anaların gözyaşlarına,babaların gönül yaşlarına sahne oldu yemin törenleri.
Tüm bu anlatılanlar geride kaldı. Toplum zaten problemlideğildi değerleriyle. Cemiyet alıştı yasakların kalkmasına, insanımızkabullendi özgür yaşamayı. İdareciler uygulamıyor artık tüm bu yasakları. Fakatyüreklerde bir korkudur tekrar nükseden. Dudaklar yeniden anmaya başladı “yaeskiye dönersek “sözcüklerini. 2019 itibarı ile Türkiye’de temel insan ve inançhakları anlamında ciddi bir keyfilik gözlenmemektedir. Fakat bazı kıvılcımlarseziliyor, büyük bir yangına dönüşmesinden korkuluyor bu kıvılcımların.
Bazı belediyelerde sakal yasakları işitiliyor, bazımescitlerin kapatıldığı haberleri konuşuluyor sosyal medya mecralarında.Başörtülü sunucunu hanımefendinin maruz kaldığı ırkçı yaklaşım bir şeyleranlatıyor, hem de Gaziler Günü’nde. İmam hatipler üzerinden algı operasyonuyapılmaya çalışılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı tekrar tartışmanın merkezineçekilmeye çalışılıyor.
Peki,çözüm ne, ne yapılmalı tüm bu olanlar karşısında?
Devletin dili yazıdır, devlet kurallarını mevzuatla işletir,kaideler ancak yasal zeminde ve hukuki güvenceler içerisinde yerleşebilir. Şuana kadar oluşturulan görece rahatlama inisiyatife dayalı yürümektedir. Konjöktürgereği yasakların uygulanmadığını, ellerine fırsat geçmesini bekleyen birzihniyetin olduğunu unutmamak gerekir. Artık kamu görevlilerinin elini kolunubağlayan, saçına sakalına etek boyuna, pantolon rengine ve türüne kadar hemenher şeyi belirleyen 1982 darbesinden sonra darbeciler tarafından yazılan KılıkKıyafet Yönetmeliği’nin değişmesi acilen gündeme alınmalıdır.
İnsanların ibadet hakkı, eğitim öğretim hakkı, giyinme veistediği gibi inanma hakkı yoruma muhtaç olmayacak şekilde yasal zeminekavuşturulmalıdır. Toplu sözleşme sürecinde mali konularda görüldüğü gibibahsedilen konularda da sivil tasarrufların geçerli olamayacağı günleridüşünmek zorundadır milletin emanetini omuzlarında taşıyan kişiler ve kurumlar.Artık üniversite kapılarındaki zulüm odaları açılmamak üzere kapatılmalıdır. Şuanda o odalar varlığını koruyor fakat sadece kullanılmıyor.
Yarın belediyelerde olduğu gibi rektörlüklerde, kamukurum ve kuruluşlarında ideolojilere bağlı olarak keyfiliğin yaşanmayacağıgarantisi kimsede bulunmamaktadır. Necip Fazıl üstadın oyunu sahnelerdenkaldırıldı. Kim ne yapabildi? İşin özü millet olarak yeniden dirilişinidareciler olarak sorunların kalıcı çözümünün arayışı ile ayağa kalkmanınzamanıdır. İş işten geçmeden kazanımlara yasal güvenceye kavuşturulmalıtedirginlikler önlenmelidir.