Kapitalizmin bütün bir yeryüzünü sömürgeleştirdiği, insan bireyini mankurtlaştırdığı, modern zaman toplumlarında sapıklık ve tecavüzün her türlüsü had safhadadır.

İşlenen hunharca cinayetler, aile içi şiddet, cinsi sapıklıklar vs. modern zaman insanının aklına ve kalbine kapitalizmin bir tecavüzü neticesidir.

Modern zaman insanlarına giydirilen ideolojik elbisenin devrimci-ateist, nasyonalist olması, kendilerine hayat diye yutturulan hikâyesinin farklı farklı olması bir şey ifade etmiyor.

Devrimci ateist bir tecavüzcü, dini hassasiyeti yüksek bir vakıfta, dernekte, okulda bu cürmü işlemiş olması bu derin hastalığın nedenlerinden bizleri uzaklaştırmamalıdır.

Bunun tam tersi, dindar görünüm içinde seküler kurumlarda meydana gelebilir.

Çocukların cinsel istismarının dehşet boyutlara ulaşması, insan aklı ve kalbine yapılan tecavüzün ne kadar derin olduğunu göstermektedir.

İnsanın insanlığından fıtratından doğasından hızla inhiraf ettiği koptuğu, cinsinin cibilliyetinin bozulduğu bir zaman diliminden geçmekteyiz.

Toplumların ruhu olan ahlak öncülerinin azalmış olması, bir çoğununda insanların itibar ettikleri toplumun merkezinden toplumun dinamiği olmakta çıkarılması, eşraf olarak ahlak öncüleri yerine zenginlerin dünyeviperestlerin konulmuş olması nedeniyle insanların ve toplumların aklına/kalbine kolayca tecavüz edebilmenin zeminini imkânını oluşturmaktadır.

Ahlak öncülerinin toplumların içindeki yeri konumu toplumların nefsi gibidir.

”Nefislerde olanı değiştirmedikçe Allah toplumları değiştirmez…”

Toplumsal ve bireysel değişimin temel dinamiği, eşrafın tekrar aşk ehli ahlak öncüsü âlimlerin olmasıyla mümkündür.

Yani ilim aşk ve ahlakın yeniden en üst değer olarak, yerini işgal eden çirkin dünyevilik ve nefsinden tezkiye ile kurtulup tekrar oturmasıyla mümkündür.

Tecavüz nefsin karakteridir.

Nefsin hakim olduğu her yerde tecavüz kaçınılmaz bir sonuçtur vesselam…