Uzun, meşakkatli bir yolculuk sonunda iktidar olundu.

Her türlü yanlışlığa mazeret olabilecek, her biri bir Batılı devlete dokunsa çökertecek birçok zorluklar yaşandı.

Tabiri caizse feleğin çemberinden geçtik ve hâlâ geçmekteyiz.

Dünyanın lider kıtlığı çektiği bir dönemde, çok değerli bir ‘Lider’e sahip olmanın önemini kavrayan millet, bütün saldırı ve ekibinin yaptığı sayılamayacak hatalara rağmen ölümüne arkasında durdu ve durmaya devam ediyor…

15 Temmuz, darbe ile ülkenin işgal edilmesi girişiminde, Reis’in meydana inme ve direniş çağrısı, sadece bir siyasi mesaj değildi. ‘Ben vatanım ve milletim için ailemle, torunlarımla birlikte ölmeye hazırım, ben bu davanın adamıyım ailemle birlikte kendimi adadım’ diyerek meydana inmesi bir inancın samimiyetinin millet ve dünya âlem nezdinde sınanmasıydı…

AK Parti’nin 20 yıla yaklaşan siyasi iktidarı, bir yandan siyasi, bürokratik, ekonomik, sosyal ve kültürel iktidar olabilme, diğer yandan küresel güçlerin stratejilerinin uygulama aracı olan terör örgütleri ve terörle mücadele etme çabasıyla geçti…

Neredeyse bir asırdır insanını, milletini, ‘Devlet’ için bir malzeme gören derin anlayışla, ‘Devlet de, bütün kurum ve kuruluşlarda, yasalar, anayasalar, kanunlarda insan içindir, Millete hizmet içindir’ anlayışıyla mücadele etti. Baktı ki bu eski anlayış üzerinden oluşmuş sistemle bu mümkün olmuyor, bütün riskleri göze alarak sistem değişikliğine gitti.

Hayatını seven, rahatlığını seven, yalnızca kendisini ve avanesini düşünen hangi lider Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı riskleri alırdı..!?

Demirel mi, Mesut Yılmaz mı, Ecevit mi, Çiller mi ve hatta Erbakan mı!?

Muhalefette tıpkı reis gibi duruşunu bozmayan şehit Muhsin Yazıcıoğlu dışında canı pahasına risk alabilme liderlik vasfına haiz başka kim vardı…

Kolay değildir, bir siyasi partinin tek başına iktidar olacağı kokusunu ilk rantçı çıkarcı timsahlar alır. Tıpkı ANAP’a olduğu gibi…

Reis, içeriden dışarıdan bütün olumsuzluklara rağmen ve hatta çok değer verip yola birlikte çıktığı dava arkadaşlarının kaprislerine ihtiraslarına rağmen, AK Parti’yi, bütün bu olağan üstü süreç içinde, ANAP’ın düştüğü duruma düşürmeden, bir arada tutarak bu günlere getirdi.

Milletin huzurunda ‘YALNIZIM’ demesi, sizden başka milletimden başka yalnızlığımı paylaşabileceğim kimse yok demesi çok anlamlıydı.

Zaten yalnızlık liderlerin karakteriydi, liderler ancak yalnızlıklarından anlaşılabilirdi…

Liderlik vasfı, yoksul varsıl ayırımı yapmadan, namuslu namussuz ayırımı yapmadan, hırsız arsız ayırımı yapmadan, genç yaşlı demeden bütün bir toplumu sevgi ile kucaklayan bir gönülle ancak temayüz edebilir…

Şimdi 15 Temmuz Dirilişi ile tarihi bir dönüm noktasında, 20 yıllık iktidar süreci içinde, AK Parti üzerinden yolunu bulup zenginleşenler, bu rantçılar yüzünden mağdurlaşanlar, namuslular namussuzlar, sorumluluk sahibi ömrünü ak partiye adayanlar, takiye yapıp ak parti şemsiyesi altında palazlananlar hepsi bir arada bir değişime uygun hale gelmeye doğru gidilmektedir.

Benim öngörüm; Reis, AK Parti’nin bütün olumlu ve olumsuz yanlarını çok iyi bilmektedir. Onun için yumuşak şekilde ‘Metal yorgunluğu’ diyor. Nazikçe, ‘Yorulanlar varsa’ diyor…

Sermayeyi izleyerek bir temizlik yapmaya kalksan, büyük zorluklarla devlet tecrübesi kazandırdığın insanları kaybedip yeniden sıfırdan başlayacaksın. Göreve getireceğin yeni yoksul mağdur insanların kaçta kaçı eskiler gibi olmayacak…!

Zordur devlet yönetmek. Daha da zordur bir devleti bir toplumu varlıklarını koruyarak eski kötü alışkanlıklarından vazgeçirip hayrına olan değişimi yapmak.

Doluya koysan almaz, boşa koysan dolmaz…

Özetle hepimiz, 15 Temmuzun Diriliş ruhuyla yeniden kendimizi inşa etmeliyiz. ‘Nolacak şu AK Parti’nin hali gadasını aldığım Reis’ diye soranlar da dâhil hepimiz, bu vatanın selameti için ahlakımızı düzelterek, ‘Arkandayız/yanındayız Reis’ diyeceğiz ve hayrımıza olan değişimi kendi payımıza düşen yükünü omuzlayıp taşıyacağız vesselam…