Her şeyin bir nesebi vardır.
Atın, itin, kurdun ve ağaçların bile bir nesebi vardır.
Belki de bu modern zamanlarda birçok maddi ve manevi hastalığın sebebidir nesep bozukluğu…
İmanımızın, inancımızın, tahayyül ve tasavvurlarımızın, düşünce ve amellerimizinde bir nesebi vardır…
İnsanın, toplumların, şehirlerin ve devletlerin de bir nesebi vardır.
Tıpkı anamız, babamız, nine ve dedemiz üzerinden beşeri nesebimizi Âdem’e dayandırdığımız gibi, İmanımızı, itikadımızı, ibadetlerimizi, düşünce ve amellerimizi, “Huluk El Azim” /Yüce Yaratılışlı, “Siracen Münira” /Aydınlatan kandil kılınan, peygamberimiz Efendimiz (sav) ‘e dayandırırız.
Modern zamanlarda, eşekle atın arasında kurdurulan münasebetle peydahlanan Katır gibi ‘Batı’ ve ‘Doğu’ düşünceleri arasında kurdurulan düşünce münasebetinden birçok nesepsiz akademisyen, ‘aydın’, ‘entelektüel’, mütekellim yazar ve çizer türetildi…
Modern zamanlarda, sonuçta ‘Milletin cinsini’ bozan bu münasebet, Müslümanlarında düşünce nesebini de bozdu. Tıpkı katır gibi iktidarsız ve nesepsiz bireyler üretti.
Nesebinden ait olmadığı nesebe atfederek, şeytani bir kıyasla üstünlük çıkarmak işi İsrailoğullarının iblisten kaptıkları mesleklerindendir…
Çakallar avlayacağı koyunu, kıyafet değiştirerek, kendisini koyun nesebine atfederek avlanır. Bunun en bariz örneği İngilizlerdir…
Genelde Filistin davası, Kudüs, Mescid-i Aksa, modern zamanlarda Müslümanların ehli küffar karşısındaki safıydı. Özelde/içerde, ‘başörtüsü mücadelesi’ diye isimlendirilen direnişte böyle bir saftı…
Fetö ve onun hizmet harekete denilen ‘The Cemaat’i, Müslümanların bu iki safında durmaktan itina ile kaçındı. Çünkü onların bir ‘Akit’ üzere bir nesepleri yoktu.
Bu konuda ‘The Cemaat’ yalnızda değildi ve onlar gibi birçok şemşamer mezhepli nesepsiz katır vardı…
Ezcümle, kutlu elçiyi rüyasında gördüğünü ilan eden, herhangi bir meselede, örneğin Filistin/Mescid-i Aksa, ‘Başörtüsü direnişi’ vs. konusunda Müslümanların yanında durduğunu ilan etmiyorsa nesepsizdir.
Mescid-i Aksa, yönelişimizin kıblemizin nesebidir.
Son zamanlarda, ‘The Cemaat’ üzerinden mal bulmuş mağribi gibi, özellikle medyada peydahlanan ücretli akademisyen, aydın, entelektüel yazar kılıklı, iktidarsız, nesebi bozuk ve kesik katırlar, geleneğimize ve o gelenek üzerinden bizi kutlu elçiye bağlayan isimlere pervasız bir şekilde itibarsızlaştırmak ve düşüncemizin nesebini bozmak için saldırmaktadırlar.
Nasıl ki, geçmişteki katırlar, Peygamberimiz efendimiz (sav) adına uydurduklarına ‘Hadis’ diyerek, nesebimizi bozmaya yeltendilerse, modern katırlarda, aynı safta, bu uyduruklar üzerinden tıpkı Hristiyanlık gibi Peygambersiz/ Elçisiz, nesebi bozuk bir ‘din’ algısı oluşturmaya çalışmaktalar…
Tarihi süreç içinde oluşan geniş ‘Nesepsiz Müslüman’ bireylerde bu katırlara teşne olmaktan kurtulamamaktadır…
Yetiştirme yurtlarında nesepsiz yetiştirilmiş olabiliriz ve fakat bu, geleneğimiz içinde mensubiyetimizi sahihleştirmemize engel değildir.
Yeter ki aktımıza ve akidemize sadık kalarak hangi safta durduğumuzu açıkça beyan edelim. Mescid-i Aksa, aynı istikamet üzere olduğumuzun beyanıdır vesselam.